Bu başlığı okuyanların, “Kahvehane ile Kıraathane ayni şey değil mi?” dediklerini duyar gibiyim. Evet!.. Kahvehane ile Kıraathane ayni şey değildir. Zira Kıraat, okuma demektir. Kıraathane de “Okuma Evi” ya da Okuma Salonu” anlamındadır. Kahvehane ise, adından da anlaşılacağı gibi, genellikle çay ve kahvenin içildiği, iskambil, okey, tavla gibi oyunların oynandığı, zamanın boşa harcandığı mekânlar durumuna getirilmiştir maalesef...
Kıraathanelerin Türkiye de ilk olarak 16. yy ortalarında İstanbul Tahtakale’de açıldığı söylenmektedir. Kıraathaneler, okur-yazar ve aydın kişilerin mekanları durumundaydı. Oralara gidilerek boş zamanlarda kitap, gazete, mecmua v.s. okunur, ilmi tartışmalar yapılır, fikir teatisinde bulunulur, hoş ve faydalı sohbetlerle boş zamanlar değerlendirilirdi. Kısaca Kıraathane; bir kültür evi ve ilim, irfan yuvasıydı da denilebilir.
Neden mi?.. Kıraathaneler, Aydınların, Yazarların, Şairlerin, Sanatkarların, Bilge İnsanların ve Kendini geliştirmek isteyen şahısların uğrak yerleriydi. Her Kıraathanede mutlaka bir Kütüphane olurdu. Buralarda toplanan insanlar, çeşitli kitap, gazete, dergi, mecmua gibi yayınlar okurlar ve aralarında tartışır, fikir alışverişinde bulunurlar, hem öğrenir hem de öğretirlerdi.
Kıraathane kültürü bugünkü kütüphaneden de farklıydı. Zira günümüzde kütüphaneye genelde öğrenciler ya da araştırma merakı olanlar uğrarlar. Orada sessiz sedasız kitapları karıştırırlar, aradıkları bilgiyi bulabilirlerse ne ala, bulamazlarsa çekip giderler. Oysaki kıraathanelerde,
gruplar şeklinde toplantılar yapılır, araştırmalar yapılır, bilgi alış-verişinde bulunulur, böylece oralara giden kişiler boş ayrılmazlardı. Mutlaka bir parça bilgi satar veya satın alırlardı.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz, “İki günü ayni geçen hüsrandadır” , “İlim Çin’de de olsa arayıp bulunuz”, “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” gibi hadisleri ile ilme verdiği değeri ve ilmin hayatımız boyunca gerekliliğini bizlere de şiddetle tavsiye etmektedir. Hz. Ali de; “Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum” vecizesi ile cehaletin korkunç boyunu ifade etmektedir. İşte Kıraathane kültürü bu yönden çok yararlıydı.
Oraya gidenler zamanlarını öldürmez bilakis öğrenerek ve öğreterek zamanlarını değerlendirirlerdi. Oysa şimdi o kıraathaneler kahvehanelere dönüşmüştür. Bölgemizde binlerce kahvehane vardır. Bazılarının tabelasında hala kıraathane yazmaktadır. Fakat buralarda kıraat (okuma) ile alakalı çalışmalar bulunmamaktadır. Hatta bazılarında günlük gazete bile bulmak zordur. Bu kahvehanelerin tekrar kıraathanelere dönüştürülmesi için her kahvehanede mutlaka bir kitaplık ve okuma köşesi oluşturulması için gayretler sarf edilmelidir.
Hamdullah IŞIK – malabub@yaani.com