RÖPORTAJ
Giriş Tarihi : 11-10-2018 21:42

Azmi onu patron yaptı

Çamaşır yıkadı, sökük dikti, ütü yaptı, en sonunda kendi işini kurdu ve işinin patronu oldu. Yıllar sonra hedeflerinin hepsini tutturmanın mutluluğunu yaşıyor.

Azmi onu patron yaptı
Mesleğe ne zaman ve nasıl başladınız? Antalya’ya ne zaman geldiniz ? Kendinizden bahseder misiniz ?
-1986 yılında mesleğe 11 yaşında Yenimahalle’de bir bebek giyim atölyesinde ütü yaparak başladım. Başka hiçbir işle uğraşmadım. Konfeksiyon ve tekstil işinde yer aldım. Çalıştığım atölye de 3.5 yıl çalıştım ve 15 yaşıma geldiğimde o yıllar kendime ait atölyem olacağına karar vermiştim. Daha sonra yaptığım işi ve sistemi daha iyi öğrenmek ve yapabilme adına farklı farklı alanlarında çalıştım. Atölyelerde bu tecrübeyi kazanıyor ve çalışıyorken evlendim. Sekiz ay kadar mesleğimi yapmadım. Sonra eve makine aldım ve evde çalışmaya başladım. Eşimden ayrıldım ve kızım ile birlikte annemin evine döndüm. Ailem bana sahip çıktı. Ancak şunu da belirtmek isterim ki kolumuzda altın bilezik tabir edeceğimiz bir mesleğimiz var. Mesleği olan kadınların hayat mücadelesi güçlü kalmalarını sağlayan en temel unsur olduğunu belirtmek isterim. Benim de iş tecrübem ayakta kalmama büyük etki yapmıştır. Mesleği olmayan kadınların işi gerçekten çok zor. Daha sonra yeniden ihtisaslaştığım alanda yeniden işe girdim. Kızıma baktım, büyüttüm, okuttum.
 
Tüm bunlar ile uğraşırken arzu ettiğiniz fırsatlar oldu mu ? Değerlendirebildiniz mi?
-Dışarıdan liseyi bitirdim. İki kez Konya’da 4 yıllık Tekstil Bölümünü kazandım gidemedim. Dikimevi’ne çok girmek istedim Memurluğu kazandım ancak tecrübemin farkına varacak, iş bilen kimliğimi tanıyan kimse olmayınca buraya da giremedim. 29 yaşına kadar bunları yaşadım. 8 ay Stilistliğe gittim, 6 ay Çıraklık Eğitim Merkezi’ne gittim ustalık belgelerimi aldım. Geçen yıl Usta Öğretici belgemi aldım. ASMEK ve Buna benzer kuruluşlar eğitimci olarak tecrübelerimi aktarabileceğim en güzel yerler. Talepler geliyor ancak işimi seviyorum ve severek yaptığım için şimdilik düşünmüyorum. Bu arada ikinci kez evlendim ve oğlum oldu. Oğlum astım hastası. Antalya’nın nemli havası ona iyi geldiği için 2004 yılında Antalya’ya yerleştim.
 
Antalya’da iş yaşamınız ve sürecinden söz eder misiniz?
-Antalya’ya yerleşmem de çok ilginç bir olay vardır. Kız kardeşim Antalya da yaşıyordu. 1998 li yıllarda Ankara da bir dönem yaşadığım zor günler sonrası dinlenmek amacıyla yaz tatilinde onun yanına gelmiştim. Dokuma bölgesinde gezinirken otobüs beklediğim durakta ‘Dokumacı aranıyor’ diye ilan gördüm. Gittim iş yerine. İşletme sahibi iki eli başın arasında kara kara düşünüyor ne yapacağını bilmez vaziyette. İş yeri sahibini işçiler bir anda terk edip gitmiş. Akşama yetişmesi gereken iş var ortalıkta kimse yok ve üstelik makineleri bozup da çıkmış çalışanlar. Anlayacağınız çok sıkıntılı bir durum. Yanına gittim ayak üstü konuştuk bana , “-Rica etsem bugün bana yardım eder misiniz” dedi. Ben kıyamadım adama. Bozuk bırakılan makineleri tamir ettim. Oturdum yetişecek işi de akşama yetiştirdim. Akşam oldu iş veren ortada yok. O zamanlar cep telefonları henüz herkeste yoktu. Telefon numaramızı yazdık bizi aramasını söyledik. Gün boyu yaptığım işin hem karşılığını almak istiyorum hem de adamın işinin durumunu öğrenmek istiyorum. İş yeri sahibi gelmeyince kız kardeşimin ev telefonunu yazıp çıktım. Daha sonra beni işyeri sahibi aradı. Benimle beş yıllık sözleşme imzalar mısınız? dedi. Antalya’ya yerleşmemi ve orada işe başlamamı istemekte. Ancak o yıllarda kızım henüz 3 yaşında, ben Ankara’nın dışına hiç çıkmamışım ve mümkün gibi görünmeyen bir talep karşıma geldi. Aradan yıllar geçti kız kardeşimin de burada olması ve oğlumun astım hastası olması nedeniyle Antalya’ya geldim ve yeni bir hayat kurdum. Dokuma da bir ev bulduk ve taşındık. Yeni hayat kurma, Antalya’yı tanıma günlerini yaşarken iş yeri camında ‘Makineci Aranıyor’ diye bir yazı. İçeri girdim birde baktım ki 10 yıl önce işini yaptığım ve bana o gün ücretimi ödemeyen işyeri sahibi karşımda. Girer girmez adamı tanıdım. Beni tanıdığını söyledi ve yine On yıl önce olduğu gibi iş teklifinde bulundu. Tek şartla işi kabul ettim, on yıl önce sıkıntılı bir anında işini yaptığım ancak ödemesini yapmadığı bir günlük işin parasını vermesi karşılığında el sıkışacağımızı söyledim. On yıl önceki yevmiye mi aldım sonrada işe başladım.
 
Çalışmalarınız sonuç vermeye başladı mı ?
-Çalışmaya başladığım işyeri bir ustanın alabileceği bir para değildi. Artık emeğimin ve alın terimin çalınmasına daha fazla katlanamadım ve kendime ait olacak makine ve techizat almak için bastım Ankara’ya gittim. Eşim beni çok durdurmak istedi dinlemedim ve gittim Ankara’ya aldım makineleri geldim Dokuma’da kendi iş yerimi kurdum. Orada 1 yıl durabildim. Çalıştığım alan çok küçüktü. İş yerime kira 60 milyon (60 TL) veriyorum arkadaşım bana Şarampol bölgesinde işimin çok daha iyi olacağını söyleyerek benim buralarda olmamı söylemekteydi. Ancak kira 240 milyon (240 TL). Benim için çok yüksek bir meblağ. Kesinlikle yerimden kıpırdayamazdım. Tüm cesaretimi topladım ve bugün bulunduğum yere geldim. Çevrem yok, arkadaş yok, iş görüşmesi ve tanınması noktasında yetersizim. Çok zor günlerim oldu. Bulunduğum çevrede oteller ve pansiyonlar bulunmakta. Sökük dikmemi istediler diktim, terzi gibi işler talep edildi onu da yaptım, nevresim de diktim. Çok çabaladım. Aradan 15 yıl geçti ve şükürler olsun bugün hedeflediğim her şeyi tek başıma yaptım ve başardım.
 
Sizin ustalık ve sanatınızda ki zenginliğin birikimin devam etmesi için kalfalar, çıraklar yetişiyor mu ?
-Çok istedim, çok da akıl vererek çalışmalarına fırsat sağladıklarım kısa sürede ayrılıp gitti. Oysa yaptığımız iş geleceğin sektöre dönüşen bir işi. Benim zamanımda para vermiyorlardı. Yol parasına çalışıyorduk iş öğrenelim diye. Atölyede işi başladığımın ilk yıllarında çalışanlar öğle yemeği yerken ben makinelerde dikiş dikmeye ve işin nasıl yapılabildiği noktasında iş öğrenme çabası içerisindeydim. Ellerimi çok diktim. İğne izi çoktur ellerimde. Bizim zamanımızda işi öğreneceğim, ellerinden işi alacağım diye iş öğretmezdi art niyetli ustalar ve kalfalar. Bugün ben iş öğretmek için adeta can atıyorum. Artık bu işi yapacak değerler ve usta ve ustalıklarda azaldı ve yok oluyor. Sanırım bizlerden sonra da pek yapan kimse olmayacak. Daha sonra iş yeri sahibim maaşımı vermeyeceğini sigorta başlangıcı yaptığını söyledi. Çok üzülmüştüm. O ay parasız geçirmeme neden olmuştu. İşverenim kendisine çok dua edeceğimi söyledi bu davranışına. Gerçekten de onun sayesinde artık yavaş yavaş emeklilik günlerime yaklaşmaktayım. Son iki yılım kaldı. Emeklilik sonrası yılların yorgunluğunu emekliliğin tadını çıkartarak yaşamak en büyük arzum.
 
Şarampol bölgesinde işlerinizi nasıl ayağa kaldırdınız? Korktuğunuz konuları yaşadınız mı?
-İş yerimi burada kiralayınca Konfeksiyon, tekstil dışında talepler gelmeye başladı. Özellikle çamaşır yıkatmak isteyen çok oluyordu. Evde ki çamaşır makinemi iş yerime getirdim. Uzun bir zaman evde ki çamaşırımı iş yerimde yıkadım. Baktım işler iyi gidiyor bu kez evime çamaşır makinesi aldım. Ardından tekstil işlerimi yaptığım makineleri yenilemek istiyordum. KOSGEB’e gittim. İş yeri açmış kişilere destek verilmediği ancak yeni iş yeri açılırsa desteğin mümkün olduğu söylendi. Oysa iş yerini yeni açmış kaç kişi bugün ayakta? İş yerini genişletmek isteyenlerin de faydalanması gereken bir konuydu talebim. Hibe desteğini alamadım. Çok üzgün bir şekilde kurumdan çıktım. Çıkmadan önce görevliye “-Bir gün bu hibeyi sizden alacağım. Benim yüzümü sakın unutma” diyerek çıktım. Ardından iş yerimin kapanışını verdim. İş yerimi eşimin üzerine yaptım. 1 yıl bekledim ve 1 yıl sonra KOSGEB kurslarına katıldım, mülakatlara katıldım. Sertifikamı aldım ve hibe başvurusunda bulundum. Başvurum kabul edildi arzu ettiğim Çamaşır Makinesini de aldım, eskiyen makinelerimi de yeniledim. Hibe’yi almaya gittiğimde görevliye ‘Beni hatırladın mı’ diye sordum. Benimle o gün önemsemeyerek konuşan görevli şaşkınlığını gizleyemedi.
 
Şu an neler yapıyorsunuz ?
-Okul formaları imalatı yapmaktayım. Şükürler olsun bugün 20’ye yakın okul forması ve kıyafetini ben üretiyorum. Evimi aldım, dükkânımı aldım, arabamı da aldım. Çok çalıştım. Gecemi gündüzüme katarak çalıştım. Bana inanmayanları utandırdım. Ben kimseyi tanımazken bu iş yerini açmıştım. Allahım bana yardım etti ve bugünlere geldim. Okulların giydiği kıyafetlerin imalatında Antalya’da örnek atölye olarak gösterilmekteyim. Hem üretiyor hem de satışını yapmaktayım. Akşam Sanata eğitime gelenlerden eleman istedim. Ancak tekstil biraz fedakarlık isteyen bir sektör. Herkes eleman bulurken ben bir kişi bile bulamadım. Atölyemizde iş elbiseleri, branda, asansör perde, tek kullanımlık tela, giysi tadilatı, promosyon çanta, baskılı tişört, yıkama ve ütü gibi işler yapmaktayım.
 
İşlerin çok ve yoğun olduğu zaman tek başınıza nasıl altından kalkıyorsunuz ?
-Yetişemediğim yerde atölye var başka bir yerde. Onlardan destek alıyorum. Ben kesiyorum her şeyini hazırlıyorum onlar dikiyor. 200-400 lü adetleri ben işleri yetiştirebiliyorum. Ancak binlerle ifade edilen işleri mecburen paylaşmak zorunda kalıyorum işin yetişmesi için
 
Peki hedefiniz nedir ? Neyi yapmak ve hayata geçirmek istiyorsunuz ?
-Hedeflerimin hepsini şükürler olsun tutturdum. Benim en büyük hedeflerimden birisi eşinden ayrılmış, yalnız yaşayan ve iş bulamayan işsiz kadınların bu mesleği öğrenmelerini çok istiyorum. Bu konuda Antalya’nın yerel yönetimlerine projemi sundum. Emekli olduktan sonra atölyemde bu durumda ki kadınları meslek sahibi yapmak istiyorum. Mesleğimiz geleceğin sektörü. Gönüllü Eğitimci olacağım. Ben çok küçük imkanlar ve küçük alanlarda bu kadar yapabildim. Daha büyük ve geniş alanlarda işimi yapmak isterim ancak bunun için güçlü bir sermayeye ihtiyaç var. Bunun da ötesinde çalışacak kalifiyeli eleman gerekiyor.
Okan DİLEK
Gazete AntalyaGazete Antalya