RÖPORTAJ
Giriş Tarihi : 30-10-2018 17:54

Eczacılar ‘DESTEK’ bekliyor

Bugünkü röportajımızın konuğu Antalya Eczacı Odası Başkanı Mehmet Ertekin oldu. A’dan Z’ye eczacılık sektörünü masaya yatırdığımız röportajda öne çıkan konularsa ekonomik sorunlar ve mesleğin geleceğine yönelik çalışmalar oldu.

Eczacılar ‘DESTEK’ bekliyor
Başkan Ertekin ile yaptığımız röportajın detaylarıysa şöyle: 
SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ?
Antalya Eczacı Odası’na ilk adımımı 2001’in Eylül’ünde attım. Yönetim kurulu yedek üyesi başladığımız serüvende, 2003’te asilliğe geçtim ve bu zamana kadar yönetiminin çeşitli kademelerinde saymanlık, veznedarlık ve genel sekreterlik gibi görevlerde bulundum. 2018’de Tolgar Akkuş başkanımızın istifa etmesi üzerine, Mayıs ayında yönetim kurulunca başkanlığa getirildim. Bu arada seçim takvimimize göre de 2019’un Aralık ayında gerçekleşecek seçimlere başkan adaylığımı koyacağım. Yönetim kurulunu gençleştirerek, dinamik bir yapı oluşturup sektörümüzün sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalarımızı sürdürmek istiyoruz.

SEKTÖRÜN EN ÖNDE GELEN SORUNU NEDİR?
İlaç piyasasıyla ilgili koşullar sürekli değişiyor ve buna bağlı olarak ilaç fiyatlarında da bir değişkenlik söz konusu. Döviz kurlarının çok yüksek sevilere ulaşması, sektörün birçok sıkıntıyla karşı karşıya kalmasına neden oldu ki bunların başında ilaç temininde yaşanılan sorunlar yer aldı. Fiyat Değerlendirme Komisyonu her yılın Ocak ayının ilk 5 işgünü içerisinde toplanır ve beşeri tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılacak 1 Euro değerini ilan eder. 2018 yılı için beşeri tıbbı ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılan 1 Euro değeri 2,6934 TL’ye yükseltildi. Fiyatın belirlendiği dönemde, döviz piyasası 4 lira bandından seyrederken şu an 6 buçuk liraya yükseldi. Bu nedenle fiyatların tekrar değerlendirilmesini isteyen firmalar, önceden belirlenen fiyat aralıklarının maliyetlerine uymadığını gerekçe göstererek piyasaya ilaç sürümünü aşırı derecede yavaşlatıyor. Kurun tavan yaptığı dönemde 300 kaleme yakın yok ürün oluştu. Şu an itibariyle bu sayı 70’lere düştü; ama bu düşüş bir daha ilaç temininde sıkıntı yaşanmayacağı anlamına gelmiyor.

MİLLİ İLAÇ KONUSUNDAKİ DEĞERLENDİRMENİZ NE OLUR?
İlaç teminindeki sıkıntıların aşılması için dışa bağımlılığın ortadan kaldırılması gerekiyor ve bunu da yerli ve milli ilaç üretimiyle başarabiliriz. Bunun için gerekli altyapının bir an önce hazırlanması ve projelerin hayata geçirilmesi gerektiği taraftarıyım. Bu siyasi bir olay değil, ülkemizi tamamıyla ilgilendiren bir husus. Milli ilaç üretimi geleceğimiz açısından çok önemli bir durumdur. Eğer bu konuda gerekli çalışmalar hayata geçirilmezse ilerleyen yıllarda ilaç konusunda dışa bağımlılığımız hat safhaya ulaşacak. Yerli ilaç sanayisi desteklenmeli, öncelikle ham madde konusu ardından da üretim konuları işlenmeli ki dışarı bağımlılığımızdan kurtulalım ve ileride dövize bağlı sıkıntılar yaşamayalım. Yerli ilaca geçiş uzun soluklu bir iş ve bakanlık bu konu üzerinde uzun süredir kafa yoruyor. Eğer projeler hayata geçirilirse Türkiye ilaç sanayisinde bir dev olabilecek kapasiteye sahip; çünkü bizim yeterli iş gücümüz, donanımız, altyapımız var.

EŞDEĞER İLAÇLARLA İLGİLİ DÜŞÜNCELERİNİZ?
Eşdeğer ilaç, ülkemizde maalesef ticari ürün olarak değerlendiriyor; fakat gerçekte böyle değil. Bir ilacın yapımında kullanılan molekülün ruhsat alma süresi dolmuşsa piyasada aynı molekülden üretilen farklı markalar yer alabiliyor. Eğer bu markalar yerliyse büyük avantaj sağlıyor; çünkü yerli demek daha düşük maliyet ve daha düşük satış fiyatı manasına geliyor. Sektör olarak bu tarz ürünlerin artmasını istiyoruz. Diğer türlü paralarımız yurt dışına gidiyor, yabancı firmaları besliyor. Sermayemiz ülkemiz içinde kalırsa ekonomi ve ürüne erişim konusunda hem sektörün hem de vatandaşların yaşayacağı sorunların büyük oranda ortadan kalkacağını düşünüyorum. Şu an ülke genelindeki ilaç ihtiyacının yüzde 80’i yurt dışından karşılanırken yüzde 20’lik kısmı yerli üretim olan eşdeğer ürünlerden.

BÜROKRATİK ANLAMDAKİ SIKINTILARINIZ?
Eczaneler bu yılın Mart ayında geçilen yeni düzenlemeye göre, her ay Sosyal Güvenlik Kurumu’na “vergi borcu “ sorgulanmaktadır. Eczacılık sektörü, zaten kamuya borcu olabilecek bir sektör değil. Bizler, bugüne kadar tüm ödemelerimizi düzenli olarak gerçekleştiren bir sektörüz. En son yayımlanan genelgeyle günü gelmemiş borçlar tahsil edilmeye başlandı. Sistem nedeniyle tekrar eden ödemeler gerçekleştiği gibi gerçekte olmayan borçlarda ortaya çıkabiliyor. Bu durum sonucunda meslektaşlarımız bu durumun düzeltilmesi için ayrı bir çaba sarf ediyorlar ki bu da zaman ve işgücü kaybına neden oluyor. Bu nedenlerden ötürü, bu sistemin tekrar elden geçirilmesini talep ediyoruz. Sistem üzerinden yapılan kesintilerin son kullanma tarihi gibi son ödeme tarihlerinde yapılmasını istiyoruz. Küçük rakamlar dahi olsa bu kesintiler eczacıların anlık ödemelerin sekteye uğratabiliyor. Ödeme günü gelmeden hesaplarımızdan kesinti yapılmaması gerekiyor.
SEKTÖRÜN EKONOMİK DESTEK İHTİYACI BULUNUYOR MU?
Piyasa şartları değiştiği için bugün sektör ekonomik açıdan zorlanır bir hale geldi. İlaç depolarından çektiğimiz ürünlerle ilgili olarak firmalar dövizi öne sürüyorlar ve ödemelerini öne çekebiliyorlar. Firmalardan böyle bir talep geldiğini belirterek vadelerini kısaltıyorlar. Ödeme süresindeki kısalmalar sonucundaysa kredi açıkları oluşuyor ve bankaya gittiğimiz zaman çok yüksek faizlerle karşı karşıya kalıyoruz. ‘Nefes Kredisi’ gibi ekonomik desteklemelerden maalesef yararlanamıyoruz. Bu tarz kredilerden yararlanmak için ticaret ya da esnaf odalarına kayıtlı olmamız lazım; ama eczaneler 6197 ve 6643 sayılı yasalara göre açılmakta ve yönetilmekteler. Yani yasal olarak ticaret ya da esnaf odasına resmî olarak kaydolmamız mümkün değil; ancak keyfi olarak kaydolmak söz konusu. Bu manada sektörümüz krediler konusunda acil bir düzenlemeye ihtiyaç duymakta; çünkü eczacının kredi ihtiyacı gün geçtikçe artar hale geldi.

GELİR-GİDER DENGESİ?
Bu konuya bir örnekle cevap vermek istiyorum. Eczaneyi açtığımda, paramızdan 6 sıfır atılmadığı dönemde, 10 milyon liraya bir araç almıştım. Aynı dönemde sattığımız bir ilacın fiyatıysa 50 liraydı. Yıllar sonra geldiğimiz noktada araç fiyatı 15 kat artarak 150 bin bandına ulaşırken aynı ilacın fiyatı 10 liraya düştü. Bir ilaca düşük fiyattan ulaşmak çok güzel bir durum; ama eczacı bugün gelinen nokta itibariyle 15 kata varan girdi artışları karşısında ayakta kalma savaşı veriyor. Eczacı elektrik, su, kira gibi sürekli artan giderlerin altında nasıl bu mesleği sürdürebilsin? Özetle piyasaya karşı hâsılatlarımız çok düşük, ciddi bir uçurum olduğu aşikâr. Bu konuda, kamu kurumları gibi bizlere de indirimli elektrik destekleri sağlanabilir.

İSTİHDAM TEŞVİKLERİNDE DURUM NEDİR?
İşletme ve eczacılık fakültesi mezunu arkadaşlarımız için önceden KOSGEB desteklerinden faydalanabiliyorduk. KOSGEB, 2 personeli olan işletmelere bu desteği sunuyordu; ancak şimdi bu sayı 5’e yükseldi. Bugünün şartlarında bu maliyetlerin altından kalkmamız mümkün değil ve bu değişiklikle bizlere ‘size destek vermiyoruz’ deniliyor. Eğer, sektörümüze yönelik bu konuda gerçekten bir destek sağlanacaksa bu sayılar düşürülmeli. İŞKUR’dan aldığımız personelden de mesai kısıtlaması nedeniyle verim alamıyoruz. Personel açığımızı kapatmak için derslik oluşturamıyoruz; çünkü bizim branşımız İŞKUR’da yer alan branşlar içinde değil. Bu tarz nedenlerden ötürü KOSGEB ve İŞKUR kriterlerinin sektörümüze yönelik yeniden gözden geçirilmesi taraftarıyım. Sektörümüze yönelik yapılacak güncellemeler sonucunda, eczacılık alanında istihdamın artacağını herkesin gözlemleyeceğini düşünüyorum.

ECZANE DIŞI ÜRÜN SATIŞLARIYLA İLGİLİ DEĞERLENDİRMENİZ?
İnternet ya da TV üzerinden -ilaç veya ilaç dışı dediğimiz- vitaminler, sporcu gıdaları gibi ürünlerin satışının hat safhaya ulaştığını gözlemliyoruz. Metabolizmamız için çok ciddi ve çok önemli olan bu tarz gıda takviyesi ismi alan ürünlerin ruhsatlandırılması Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı üzerinden yapıldığı için bu ürünlerin satışı eczaneler dışına çıkmış durumda. Bu durumun sonucundaysa ‘merdiven altı’ diye tabir edilen sahte ürünlerin de piyasada boy göstermesi çok rahatlaştı. Kullanma tarihi geçmiş, sahte, sağlık açısından son derece zararlı olabilecek ürünlerin düşük fiyattan satışa konuluyor. Eczaneler bu ürünleri yakın zamana kadar ilaç olarak satıyordu ve bu konuda vatandaşların bilinçli olması gerekiyor. Bu tarz ürünlerin alımı için mutlaka eczacıları tercih etsinler.

SEKTÖRÜN GELECEĞİYLE İLGİLİ NE SÖYLERİZ?
Ülke genelinde ‘Eczaneler değişiyor, toplum sağlığı gelişiyor’ sloganıyla yola çıktığımız ‘Rehber Eczanem Projesi’ni hayata geçirdik. Türk Eczacılar Birliği, Aralık 2014 itibariyle eczacıların sağlık bakım ekibi içerisinde ölçülebilir, izlenebilir ve üreten sağlık profesyoneli olma vasfına kavuşacağı, meslek odağının hasta merkezli bakımı yönlendirildiği yeni bir eczacılık modeli için bu projeye start verdi. Projeyle ülkemiz genelindeki tüm eczaneleri sürekli mesleki gelişime açık hale getirmek istiyoruz. Ayrıca projeyle eczacının halk sağlığının korunması ve geliştirilmesindeki önemi ortaya çıkararak hastalarımıza karşı ne kadar samimi olduğumuzu su yüzüne çıkarmak istiyoruz. Projeyle eczacılar sağlık sistemi içerisinde daha doğru konumlandırılacak ve bu sayede ülke ekonomisine büyük katkı sağlanacaktır. Avrupa'da olduğu gibi ülkemizde de meslektaşlarımız proje kapsamında ilgili eğitimlere tabi tutulacak ve belgelenmiş bilgi aktarımları eşliğinde birer hasta rehberi haline gelecekler.
Veli AKOĞLU
Gazete AntalyaGazete Antalya