RÖPORTAJ
Giriş Tarihi : 02-10-2018 10:13

​En güzel fotoğraf en güzel beste gibidir

Belgesel Fotoğraf sanatçısı Muhammet DönmezeDönmezer, “Profesyonel düşünenler Profesyoneller ile çalışır. Fotoğraf sanatını gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarmaya çalışanlardanım. En güzel fotoğraf en güzel beste gibidir”

​En güzel fotoğraf en güzel beste gibidir
Belgesel  Fotoğraf sanatçısı Muhammet DönmezeDönmezer, “Profesyonel düşünenler Profesyoneller ile çalışır. Fotoğraf sanatını gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarmaya çalışanlardanım. En güzel fotoğraf en güzel beste gibidir”r Antalya başta olmak üzere Türkiye’nin bir çok kurum ve kuruluşuna çok özel çekimler yapmakta. Hayatının büyük bölümünü karavana da geçiren Dönmezer, şimdiye kadar yaptığı çalışmalardan 500 bin kare fotoğraf çekerek dev bir arşive ulaştı.
 
Fotoğraf’a merakınız nasıl başladı ?
-İlkokuldan sonra orta okul’da mesleğime çok küçük yaşlarda merak sardım.  Mesleğe olan ilgi ve sevgim nedeniyle 16 yaşında yurt dışından Türkiye’ye döndüm. Fotoğrafçılık mesleğim Ağabeyimin fotoğraf stüdyosu vardı. Onun yanında mesleğe başladım. Okulu mesleğe olan sevgim nedeniyle devam ettirmedim. Siyah-Beyaz ve dia baskıların yapıldığı dönem ve teknoloji de tecrübeler edinmeye başladım. 1980’li yıllarda renkli fotoğrafçılık ülkemizde kendini göstermeye başlayınca bu kez yurt dışından tedarik ettiğimiz materyaller ve techizat ile bu kez renkli fotoğraf çekimleriyle kendimi eğitmeye başladım. Vatani görevime kadar ağabeyimin yanında çalıştım. Askerlik görevi sonrası kendi iş yerimi açtım. 1990 yılına kadar iş yerimi çalıştırdım, daha sona da kapattım. 1994-95 yılında Hatay’dan Antalya’ya geldim. Antalya da reklam ajansları ile çalışmaya başladım. 1995’den 2007’ye kadar Ajanslara işler yaptım. 2001 yılından itibaren Kültür Bakanlığına arşiv çalışmaları yaptım. Bunda başarı sağlayınca Bakanlığa Proje Bazında çalışmalar yaptım ve projeler sundum. Bakanlığa yaptığım çalışmalar devam ederken, şehirlerde ki kurum ve yerel yönetimlerin tanıtımlarını yapmaya başladım.
 
Belgesel fotoğrafçılığı nasıl oluştu ?
-Bakanlığa yaptığım çalışmalardan sonra Yerel yönetimler ve kurumların Marka Şehir kimliklerine kavuşulmasında önemli bir detay olan fotoğraflar ile şehrin, ilçenin, kurumların tanıtımları ön plana çıktı. Bu çalışmaları yoğun bir şekilde sürdürmeye başlayınca işim beni belgesel fotoğrafçılığı alanında ihtisaslaştırdı.  Bir şehir markalaşmak istiyorsa bu çalışmaları mutlaka yapması gerekiyor. Bunda son yıllarda benim fotoğrafların tercih edilmeye başlayınca çalıştığım ve proje sunduğum proje verdiğim ve aldığım kurum sayısı da haliyle arttı.
 
Konuşan, anlatan, fotoğraf dediğimiz konu nedir ?
-Doğru zaman ve doğru ışıkta çekilen fotoğraf konuşan ve istediğiniz her şeyi içine katan fotoğraftır. Bunu çekebilmek için de uzun bir zaman gerekiyor. Marka Şehirlerin fotoğrafları benim karelerim ile vücut bulmakta. Marka Şehir ve bölgeyi anlatacak, ortaya koyacak fotoğraf için o fotoğrafı çekebilmek için günlerce aynı yere gidip geldiğim olmuştur. Doğru zaman ve ışık yakalandığında ancak istediğimiz ve beklenen fotoğraf ortaya çıkabilmektedir. Yani doğru zamanı ve ışığı yakalayabilmek için oldukça çok bekliyor ve uğraşıyorsunuz. Bugün 20’nin üzerinde ilçe 4 Büyükşehir yerel de projelendirdiğimiz bölgelerde Marka Şehir Belgesel Proje çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Bunlardan 70’ye yakın yurt içi ve yurt dışında tanıtım fotoğraf sergileri yaptım. Adliye Koridorlarında, Hakim, Savcılarımızın, Emniyet Müdürlüğümüzün odalarında, Hastane duvarlarında benim çektiğim fotoğraflar tercih edililip tablo yapılarak asılmıştır. Bu benim için büyük bir onurdur. Hedefimiz en iyisini ortaya koyabilmekte. Yıllardır bunun için uğraştık ve o duvarları süsleyen fotoğraflarımızla demek ki hedefimizin sadece bir tanesine ulaşabilmişiz. Fotoğrafçılık Sanatı üzerine daha yapacağımız çok iş ve yol alacağımız uzun bir süreç var. Bu bir sanattır. Bu sanatın yaşaması ve yaşatılması için sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
 
Çok özel çalışmalar ve hazırlıklar gerektiriyor mu Marka Fotoğrafları ortaya çıkarmak?
-Fotoğraf çok kapsamlı ucu açık bir alan. Hedefini amacını iyi belirleyemezsen ortaya bir şey çıkartman ve getirmen de çok zor olacaktır. Günlük popülist karelerden oluşan fotoğraflar çabuk unutulur, hatırlanmaz. Güzel bestelenmiş bir şarkı gibidir fotoğraf. Fotoğraf hafızalara kazınmalı, unutulmamalı. Böyle fotoğraf kareleri sanatçıyı sanatçı yapar. Ben çalışmalarımı önceden keşfederim. Hazırlığımı yapar ışık ve hava şartlarının lokasyonunu belirlemeye çalışırım. Tarihi ve doğanın değerlerini de içine katarak ilham veren kareyi belirlerim. Kurumlara proje bazında çalışmalar yapmaktayım. Kurumların istediği konularda fotoğraflar çekiyorum. Yaptığımız fikir alışverişi sonucunda ‘Tabloluk Fotoğraflar’ çıkıyor. 15’in üzerinde yurt dışında fotoğraflarım sergilendi. Kendim bizzat katıldığım üç yurt dışı sergisinde bulundum.  Türkiye de 10’a yakın Büyükşehir Yerel Yönetim, kurum ve kuruluşlarına tanıtım fotoğraflarımın sergilerinde bulunmasına katkı verdim. Antalya da Büyükşehir Belediyesi dahil 10 ilçede çalışma yürüttüm. Bilinmeyen Antalya adı altında bir projede çalıştım. Bunu da açtığımız sergi ile perçinledik. Bu çalışmamız da 6 ay sürdü.
 
Tabloluk fotoğraflar derken…?
-Çektiğim fotoğraflar tablolaştırılıp tablo haline getirilerek iş yerlerine, evlere özel kuruluşlara hediye olarak götürülmekte. Bu beni fazlasıyla mutlu etmekte. Artık çicek ve diğer objeler yerine insanlar kalıcı eşyalar arasına Fotoğraf Resimlerini çerçeve yaparak götürmekte. Bu anlayış her geçen gün artmakta ve bunu görüyoruz. Zaman zaman fotoğrafçılık sanatı üzerine dersler vermem isteniyor. Ancak bunun için vakit bulamıyorum. Genellikle doğanın içinde oluyorum. Bunun için de Karavanam benim evim oldu. Çünkü istediğim ışık ve zamanı yakalamak için böyle yaşamak zorunda kalıyorum. Bu çok özel fotoğrafların peşinde yıl da 30 bin kilometre yol kat ediyorum. Bu çekimlerde şimdiye kadar 500 bin kare fotoğrafa ulaştım. Ancak bunların 50 bini çok özel fotoğraflar. Ancak 500 bin’i de birbirinden güzel fotoğraf kareler.
 
Teknoloji sürekli kendini yeniliyor. Fotoğraf Makineleri de sürekli yenileniyor. Bu değişen durum da makine mi kullanan mı kendini ortaya çıkartıyor?
-AT’a binici gerek. En küçük, belki de önemsenmeyen bir makine ile ben tabloluk fotoğraflar çekebilirim. Yani İş beyinde, kalpte ve çekerken hissedilen duyguda saklı. Bu üç hissiyatı bir araya getirirseniz makinenin son model olmuşluğu, eski model olmuşluğu hiç önemli değil. Yeter ki bu hissedilsin. En güzel kare bu hissiyatın iç dünya da yaşanması sonrasında ortaya çıkacaktır. Fotoğraf sanatçıların yetişmesi için fotoğrafçılığın mantığı öğrenilmeli, çözülmeli. Bir otelin oda çekimi için saatler süren hazırlığı söz konusu olmaktadır. Çekilecek kareyi önceden görmek gerekiyor. Fotoğrafçılık da çeşitli branşlaşmalar vardır. Nasıl ki Doktor eğitimi sonrasında alanlarına yayılıyorsa fotoğrafçılıkta da alanlarda ihtisaslaşma söz konusu olmaktadır. En zor fotoğraf alanı Doğa Fotoğrafçılığıdır. Güneşin doğuşu ve yükselişi saniyelerle sınırlıdır mesela.
 
 
 
Başınıza gelen bir olaydan söz eder misiniz ?
-Doğanın içindeyiz. Haliyle zaman zaman karşılaştığımız olaylar olmaktadır. Bir gün sabah ışığı beklerken yere yatmış test çekimi yaparken yattığım yerde yılanla göz göze geldik. Bulunduğum yerden birbirimize zarar vermeden  yavaş yavaş uzaklaştım. Bu ve buna benzer birkaç kez doğa da karşılaştığımız olaylar mevcuttur. 35 yıllık fotoğraf sanatçısıyım. Çekimlere gittiğimiz her bir konu da farklı hikayelerimiz olmakta elbette.
 
En çok çekimlerini yapmak istediğiniz konu, tema nedir ?
-Şu ana kadar ayakta kalmış, yıkılmamış tarihi binaların kendini bırakmamış fotoğrafları çekmeyi arzu ediyorum. Projelerimin yoğunluğundan bunu hayata geçiremedim. En çok arzu ettiğim konu budur. Geçtiğimiz yıl bunu Akseki’de çalıştım. O kadar çok zevk aldım ki. Burada yaptığım çalışmadan büyük haz aldım. Çok özel kareler ortaya çıktı. Fotoğrafta en çok önem verdiğim konu görüntü kirliliğidir. Mesela hala o evlerde binalarda yaşayan insanların binalarında duvar yazılarına rastlamaktayız. Kalp resimleri, âşıkların yazdığı yazılar. Bunlar o güzelim tarihi eserleri kirleten detaylardır.
 
Fotoğrafçılığı sevdirmek için ne yapılmalı ?
-Eğitim kurumlarımızda fotoğrafçılık kolu yeniden oluşturulmalı. Çocuklarımıza bol bol fotoğraf ve fotoğrafçılık anlatılmalı. Çocuklarımız okulda böyle bir eğitsel kol faaliyetleri içinde bulunduğu takdirde daha çok ve bizden de çok iyi sanatçılar ortaya çıkacağından şüphem yoktur. Yeter ki ilgi gösterilsin, çocuklarımıza fırsatlar tanınsın.
RÖPORTAJ.Okan DİLEK 
Gazete AntalyaGazete Antalya