RÖPORTAJ
Giriş Tarihi : 06-11-2018 22:35

​Özaydın:“Kooperatifler bizlerden oluşacak”

Bugünkü röportajımızın konuğu Tüccarlar ve Esnaflar Dayanışma Derneği Başkanı Adem Özaydın oldu

​Özaydın:“Kooperatifler bizlerden oluşacak”
Bugünkü röportajımızın konuğu Tüccarlar ve Esnaflar Dayanışma Derneği Başkanı Adem Özaydın oldu.  Kendi bildi bileli sektörün içinde yer aldığını ve hallerle ilgili yapılmak istenilen düzenlemelere karşı olmadıklarını aktaran Başkan Özaydın ile gerçekleştirdiğimiz röportajın detayları şöyle:
SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ?
 1967 Iğdır doğumluyum. Geçmişte sektörün pazar, hal gibi birçok aşamasında çalışmışlığım bulunmakta ve halciliğimiz şu an devam etmektedir. Antalya’ya geldikten sonra yaptığımız yurt dışı ziyaretlerinden sonra ihracata yöneldik. Yaklaşık 40 yıldır bu sektör içerisinde yer almaktayım.
FİYATLANDIRMAYLA İLGİLİ NE SÖYLERSİNİZ?
 Türkiye genelinde sebze-meyve fiyatları arz-talep dengesine göre şekillenmektedir. Rekabetin en yoğun yaşandığı bir sektör içerisinde faaliyet gösteriyoruz. Türkiye’de tarımsal üretimin planlama kapsamında gerçekleştirdiği söylenemez. Sektör içinde yer alan tüm kesimler bazen zararına satış yaparken bazen de yüksek kar oranlarıyla satışlarını gerçekleştirebilir. Türkiye’de ürünlerin fiyatlarıyla ilgili haksız eleştiriler yapıldığını düşünüyorum. Üretimden satışa kadar geçen süreçte insanların belirli bir masrafı oluyor ve bunun üzerine çok düşük kar oranları ekleniyor. Marketler yüzde 40’lara ulaşan firelerle çalışıyorlar. Aldığı ürün eziliyor, müşteri ürünü almıyor vs. gibi nedenler de var; ama kimse bunlara değinmiyor. Bazen marketlerin zararına satış yaptıklarına şahit oluyoruz. Sebzede doğal kayıp var. Sebze-meyve sonuçta sudur ve satılmadığı her gün yüzde 5’e yakın fire veriyor.
ARZ-TALEP DENGESİNİ AÇMAK GEREKİRSE?
 
Bir ürünün iç piyasada ne kadarının ihraç edileceği, ne kadarının pazara yönlendirileceği önemli bir konu. Ayrıca ekim oranı nedir, dünyada ne kadar ekilmiş gibi unsurlar arz-talep dengesinde önemli bir yere sahiptir. Arz-talep konusunda yaşanılan sıkıntılar ve belirli ürünlerde bazı aralıklarda ortaya çıkan fahiş fiyat artışları sebze-meyve sektörünün kaderi. Bu konuda ilgili devlet kurumlarının iyi bir planlama gerçekleştirmesi gerekiyor.
TAŞIMACILIKTAKİ YENİ DÜZENLEMELERLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİZ?
 
Frigorifik kasaların kullanılması sebze-meyve fiyatlarında yükselmeye neden olacaktır. Evde klimayı açınca elektrik faturanız yükseliyorsa, frigo kasaların kullanılmasıyla taşımacılık işlemlerinin maliyetleri yükselecektir ki bunun da sebze-meyve fiyatlarına yansıması tabii ki olacaktır. Şu an her hangi bir ürünün nakliyesinde ambalaj masrafı var. Frigofirik uygulaması bu maliyetlere yenilerini ekleyecek. Ayrıca depoların ve satış noktalarının da fiziki şartları bu uygulama için hazır değil. Ayrıca frigolu bir taşımacılıkla semt pazarlarına getirilen ürünler tezgâhlarda ciddi sıkıntılar yaşar.

PİYASA DENGELERİ ÜZERİNE KONUŞMAK GEREKİRSE?
 Maliyetlerin yükseldiği aşikârdır. İlacından, paketleme malzemesine kadar artan maliyetler küçük ölçekteki çiftçiyi zor durumda bıraktı. Bunun üzerine banka kredilerini de ulaşmak çok büyük sıkıntı haline dönüşünce artık herkes yoğurdu üfleyerek yemeye çalışır hale geldi. Bir ürünün fiyatı tavan yapmışken bir gün sonra dibi de görebilir. Fiyat artışlarını temel alarak ekim yapamazsınız. Bizim sektörümüz çok kaygandır, dünyanın her hangi bir noktasında yaşanılan üretimsel hastalık bizim iş yapmamızı sağlayabilir ya da bu durumun tam tersi de gerçekleşebilir. Azerbaycan, Gürcistan gibi ülkeler bugün ciddi bir şekilde domates üretimine yöneldi ve ileride Rusya pazarı açısından bize ciddi oranda rakip olabilirler. 
YERLİ TOHUM KONUSUNDAKİ DEĞERLENDİRMENİZ?
 
Türkiye’de tohum üretimine bakıldığında maliyetlerin yüksek olduğu gözleniyor. Yerli tohum üretiminde, tohumu ortaya çıkarmak için kullandığınız her şey ithal durumda. Bu nedenle tohumların ülkemizde üretilse de fiyat olarak çok aşağı seviyelerde bir seyir gerçekleştirebileceğini düşünmüyorum. Yabancı tohum firmaları şu an bakıldığında ülkemizdeki tohum üreticilerine oranla daha uygun fiyatlar veriyorlar. Türkiye’de tohum üretimi yapan yerli firmalara devlet desteği gelirse o zaman işin rengi değişir. Yerli üretim desteklenmeli; çünkü her an dış politikalar değişebiliyor.
MİLLİ TARIM POLİKALARIYLA İLGİLİ NE SÖYLERSİNİZ?
 
Milli tarım politikalarının üretilmesine ve bunların uygulanmasını tamamıyla destekliyoruz. Bu noktada teşviklerin dışında, tarım sektöründe yer alan tüm kesimleri kapsayan olanaklar sunulmalı. İnsanlara çalışma ortamı oluşturulması, üniversitelerle birlikte projeler geliştirmek, bu işin ticaretini yapan insanlarla fikir paylaşımı yapılması lazım. Uzun soluklu bir iş; ama ülke olarak bunu başaracak güce ve donanıma sahibiz. Atalardan kalma tohumlarımıza sahip çıkmalıyız, bunları çoğaltmalıyız.
PAZAR ÇEŞİTLİLİĞİ KONUSUNU MASAYA YATIRIRSAK?
 
Her yere ürün satacağız diye bir şartımız yok. Önemli olan planlamanın iyi yapılması. Bunu yapacak olan devlettir. Devlet bu konuda araştırmalar yapacak ve bunların sonucuna göre tarım politikalarını hayata geçirecek. Domates fiyatlarının yükselmesi Türkiye’nin bu üründe bir marka haline geldiğinin göstergesidir. Almanya ürettiği bir otomobilin fiyatını düşürür mü? Herkes domatesçi olamaz, herkes domates yetiştiremez. Çiftçimiz tecrübesiyle ilimizin muhteşem hava şartlarını harmanlayınca ortaya kaliteli bir ürün çıkıyor. Bunu değerlendirmemiz lazım. Yeni pazarlara ulaşmak için ürünlerimiz kötülemek yerine markalaşmanın üzerine daha fazla eğilmeliyiz. Bugün 50 çeşit domates var ve bunların fiyatlarına bakıldığında 1 liraya da satıldığını, 5 liraya da satıldığını görürsünüz. Her ürünün ayrı bir müşterisi var, ayrı bir pazarı var.
RUS GÜMRÜĞÜNDE YAŞANILAN SIKINTILAR?
 
Bu konuda yerinde bir denetim sisteminin geliştirilmesi lazım. Türkiye ve Rusya arasında gerçekleştirilecek ortak bir çalışmayla Antalya’da bir merkez kurulabilir.  Burada ürün yerinde incelenir, sıkıntı varsa hiçbir aşamaya dâhil edilmez; ama sıkıntı yoksa paketlenir ve Rusya’ya doğru yola çıkar. Şu an bizim oraya giden ürünlerimiz geri geldiği zaman çok büyük maddi kayıp yaşanmasına neden oluyor. Bu konuda oluşturulacak merkezler bu maddi kayıpların önüne geçme konusunda çok faydalı olacaktır. Bakanlığımız, Rus tarafından bu konuda bir heyet talep edebilir. İhracatçımıza sahip çıkmak lazım. Havayolu şirketleriyle yapılan anlaşmaların faydasını görüyoruz; ama laboratuar kısmında bizim için mühim olan uluslararası karşılığının olması.
MADDİ YÜK TAMAMEN İHRACATÇI ÜZERİNDE Mİ?
 Şu an tüm işlemler ihracatçının üzerinde kalıyor.  Çiftçiden ürünü alıyoruz, analizlerini yaptırıyoruz, paketliyoruz ve lojistik hizmetini veriyoruz. Yapılan kontrollerle rağmen, araçlarımız gümrük kapılarından geri çevrildiğindeyse tüm zarar üzerimizde kalıyor. Yerinde denetim merkezleri oluşturulursa üretici ürününün numunesi götürüp kendisi verebilir. Yani ürünü üreten kişinin neden olduğu zararı biz ödemek zorunda kalmayız.
YENİ HAL MODELLERİYLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİNİZ?
 
Türkiye’de kooperatifleşme geçmişte denenmiş; ancak başarıya ulaşmamış. Çiftçi birliği diyorlar; ama günümüzde tüm oluşumlar ciddi bir sermaye gerektiriyor. Eğer bir oluşumdan verim alacaksanız oraya sermaye yatırımı var mı diye bakarsınız. Adına kooperatif, şu firma, aracı deyin, ne derseniz deyin önemli olan piyasaya getirisidir. Kooperatifler oluşturulduğu zaman bunlar yine bizlerden oluşacak; çünkü pazarı ve ürünü tanıyoruz, ürünün nerede değerleneceğini, paranın nasıl tahsil edileceğini biliyoruz.  Kooperatifler bizlerle çalışacak; çünkü biz bu sektörün paydaşıyız. Hepimiz burada üretici birlikleriyle kooperatifleşelim. Herkes kafasına göre ekim yapmasın, tarım politikaları devreye girsin ve kooperatif denetleme yapsın.  Biz açıklamalara ve yapılmak istenilenlere karşı değiliz. Eğer zaten sistem tutarsa halcilik kendiliğinden ortadan kalkacak.
YENİ SİSTEMLERİN OLUŞTURABİLECEĞİ OLUMSUZLUKLAR?
 İspanya’da üretici, çiftçi birliklerine ürünlerini veriyor. Adam da yüzde 8 ile 10 gibi bir kesinti yaparak satıyor. Çiftçi birliği malı İspanya’dan Rusya’ya sattı diyelim. Rusya’da mal bozuk çıktığında bir uzman incelemesi gönderiyorlar ve üründeki eksikliği üreticiye fatura edebiliyorlar. Türkiye’de ihracattan dönen hiçbir ürünün faturası üreticiye yansıtılmıyor. Türk çiftçisinin zaten ekonomik gücü yok. Nasıl geri dönen ürünün faturasını çiftçiye yansıtacaklar. Bu sistemin çok iyi yönetilmesi gerekiyor.
YAP-İŞLET-DEVRET MODELİ?
 Hallerde yap-işlet-devret modelinin uygulanmak istenmesi belediyelerin devre dışı bırakılmasını öngörüyor. Bu sistemle çiftçi birliklerinin oluşturulacağını düşünüyorum; ama nasıl olur bilemem. Bu konunun yasalarla netleştirilmesi gerekiyor ki insanlar yatırım yapsın. Rekabetin çok hızlı yaşandığı günümüz koşullarında bu modelin çok iyi gözden geçirilmesi gerekiyor. Bu konuların çoğunun dünya genelinde karşılığı var; ama projelerin ana hatlarının belli olması çok önemli. Net olmayan açıklamalar sektörü olumsuz etkiliyor.  Projelere ekonomik güç ayırmanız lazım ve çiftçinin de buna inanması gerekiyor. Şu anki sistem kapsamında tüm hatlar belli ve çiftçi buna güvenerek üretimini sürdürüyor.
Veli AKOĞLU
 
 
Gazete AntalyaGazete Antalya