RÖPORTAJ
Giriş Tarihi : 04-01-2019 22:47

​Totoş: “En sahipsiz meslek grubuyuz”

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Üyesi Murat Totoş, “Fırıncılar olarak Ankara’da lobisi en düşük ve en sahipsiz meslek grubuyuz” dedi.

​Totoş: “En sahipsiz meslek grubuyuz”
Bugünkü röportajımızın konuğu ATSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Kıtır Unlu Mamulleri Ltd. Şti’nin kurucusu Murat Totoş oldu. 2018 yılında fırıncılık sektörünün yaşadığı zorlukları değerlendiren Totoş, 2019 yılı hakkında öngörülerini okuyucularımız için paylaştı.

Ruhsatsız fırınlar hakkındaki düşünceleriniz?
 Bu konudaki mücadelemiz sadece bu yıla ait değil. ATSO ile Antalya Fırıncılar Odası, geçmiş yıllarda da yerel yönetimlere ve ilgili bakanlıklara bu konunun önüne geçilmesi konusunda önerilerde bulundu; ancak bununla ilgili bir arpa boyu yol alamadık. Nedeniyse işletmecilerin mantığının tamamen olması gerekenin dışında bir yola sapması. Yurtdışında istediğiniz yere, istediğiniz işletmeyi açamazsanız. Açmak istediğiniz işletmeye yönelik o kentteki ilgili resmi kuruma başvuru yaparsınız. İlgili kurum böyle bir işletmeye ihtiyaç olup-olmadığını tespit eder ve ihtiyaç duyulması halinde tek elden işlemleri yürüterek işyerinin açılması sağlanır. Ülkemizdeyse bu durumun tam tersi bir tablo mevcut. Bir dükkânı beğeniriz, buraya güzel bir bakkal olur, güzel bir fırın olur deriz ve işletmeyi açtıktan sonra ruhsat işlemleri için başvuruda bulunuruz. Antalya’da şu ana kadar ruhsatsız fırınlar konusunda yaptırım uygulayabildiğimiz, kapatabildiğimiz çok fazla bir işletme yok. Ruhsatsız fırınların sayısının artmasını engellemek için yerel yönetimlere enerji abonelikleri konusunda tavsiyelerde bulunduk. Bildiğiniz üzere elektrik ve su olmadan işletmeyle ilgili hiçbir şey yapamazsınız. Biz de elektrik ve suyun ön ruhsat işlemlerine tabi olması gibi bir öneride bulunduk. Suyla ilgili böyle bir uygulama olabileceği; ancak elektrikle ilgili yaptırımlar için adresin bakanlık olduğunu öğrendik. Sektörler, lobileri olmadan bürokrasi alanında hiçbir şey yapamazlar ve maalesef biz fırıncılar olarak Ankara’da lobisi en düşük ve en sahipsiz meslek grubuyuz.

Ruhsatsız fırınların haksız rekabete yol açtığını düşünüyor musunuz?
 Ruhsatsız fırınlarla rekabet etme şansımız maalesef yok. Bizim işletmelerimiz devletin oluşturduğu kanunları harfi harfine yerine getirirken karşımızda merdiven altından üretim yapan, işçisinin sigortasını yaptırmayan, işletmesinin temizliğine dikkat etmeyen, kullanmış olduğu hammaddenin dahi denetlenmeye tabi tutulmadığı işletmeler olduğunu düşünün. Biz bunların hepsini yaparken aylık işletmemin temizlik gideri bile yaklaşık 5 bin TL’yi bulurken diğer işletmelerin böyle giderleri yokken bizimle fiyat konusunda rekabete girdiklerinde bizim bununla baş etme şansımız yok.

Belediyeler ruhsat denetiminin altında kalkamıyor mu?
 
Belediyeler siyasi kurumlar ve bundan dolayı ki bizi de bir oy olarak görüyor, kayıt dışı işletmesi olanı da. Ruhsat denetiminin tekrar Sağlık Bakanlığı’na devredilmesini kesinlikle isterim. Sağlık Bakanlığı siyasi bir kurum değil. Fırınlar, Sağlık Bakanlığı denetiminde olduğu zamanlarda istenilen şartları yerine getirmezseniz fırın açma ihtimaliniz imkânsızdı, denetimleri oldukça sağlam ve cezaları caydırıcıydı.

Dövizdeki yükselişin sektöre yansımaları?
 
Krizin ilk yansıdığı sektör bizim sektörümüz; çünkü biz günlük üretim yapıyoruz. Sadece undaki fiyat artışları değil, mayanın bile 40 TL’den 60 TL’ye çıktığını düşünün. Bununla baş etmek çok zor. Ayrıca ekmeğin en büyük sıkıntısı siyaset malzemesi olmasıdır. Devlet, enflasyonu tetiklediğini düşündükleri için KHK’larla fiyat yetkimizi odaların elinden aldı. Düşünsenize sizin hammaddenize, elektriğinize, suyunuza zam geliyor ve siz hiçbir şeye zam yapamıyorsunuz. Durum böyle olunca biz üstesinden gelemiyoruz. Bu gidişatla birlikle batmalar, ürün kalitesinde düşüşler ve halk sağlığıyla oynamalar meydana gelecek. Fırıncıya yaşam şansı vermezsen ya çalacak ya kaliteden ödün verecek ya da işçisinin parasını ve devlete olan yükümlülüklerini ödeyemeyecek.

Sektörün beklenti içinde olduğu teşvikler nelerdir?
 Ekmeğe zam yapamıyoruz ve bu yüzden ana hammaddemiz olan unda fiyatın düşmesini talep ediyoruz; ancak güvenemiyoruz. Düşük fiyatlı undan yani 85 TL’den alınan unun kalitesi soru işareti. Elektrik, su ve SGK’da indirim sağlansın diyoruz o da yapılmıyor. Ticaret Konseyi’nde ekmeğe zam yapılması yönünde başvuruda bulunduk, resmi bir yazı gelmedi; ancak kesinlikle seçim önüne kadar bir zammın söz konusu olmadığı bilgisini aldık. Biz bunun altından kalkamayacağız. ATSO’ya girme sebebim mesleğin hak ve hukuklarını savunmaktı; ama buralar maalesef yeterli değil. Bir tek şey yeterli, o da söylediğim gibi lobicilik. Ankara’da lobi çalışması yapabiliyor ve siyasete yakınsanız sektör adına bir şeyler yapabiliyorsunuz.

Bazı kentlerde ekmek fiyatların zamlı satılması söz konusu, neler söylersiniz?
 Söz konusu şehirlerde bazı fırınlar ekmeği kendi belirledikleri fiyatlar üzerinden satıyorlar ve bana göre gayet normal bir süreç. Federasyonun eksiklikleri var ve bu duruma sessiz kalması kabul edilebilir bir şey değil. Geçtiğimiz günlerde Ankara’da oda başkanlarıyla durum değerlendirmesi yapabileceğimiz bir toplantı yapılması önerisinde bulundum; çünkü kendi kafama göre fiyat verip devletle karşı karşıya gelmek istemiyorum. Toplantı düzenleyelim, maliyet hesaplaması yapılsın. 200 gram ekmeği 1,25 TL’den satarsak zarar etmeyeceğiz, 1,50 TL olursa fırıncılar para kazanacak.  Yılın son meclis toplantısında zararına satış yaptığımızı yine ATSO Meclis Üyeleri ile paylaştık. Kentimizde ekmek üretimi çoğunlukla geleneksel üretimle gerçekleştiriliyor ve kara fırın dediğimiz bu üretimin maliyeti endüstriyel üretime göre çok daha fazla. Eğer ekmek fiyatlarında bir artış söz konusu olursa esnaf kepenk indirmek zorunda kalmaz.

Yönetmelik değişiklikleriyle ilgili görüşleriniz?
 Perakende Ticarette Uygulanacak İlke ve Kurallar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yürürlüğe girdiğinde sektörümüz mutlu olmuştu; çünkü fırıncı zincir marketler karşısında eziliyor. Zincir marketler artık ciddi bir güç oldu. Alım gücünü kullanarak yaklaşık yüzde 40 oranında ekmekten kar elde ediyorlar. Bakanlık bununla ilgili güzel bir gelişme gerçekleştirerek zincir marketlerin ticaret odaları ve esnaf odalarının belirlemiş olduğu azami fiyat listesinin yüzde 85’ini fatura edeceklerini ifade etti. Marketçilerin Ankara’da güçlü bir lobisi var ve böyle olunca marketçiler ayağa kalktı. Tarım Bakanımız da marketçiler ekmek üretimi yapıyormuş gibi bir tarafına uncuyu bir tarafına marketçiyi alarak açıklama yaptı. Bunların ardından zincir marketler bu yönetmeliği delmeyi başardılar. Fırıncı 85 kuruştan faturasını kesti; ancak aylık ödeme gelince iade bedeli diyerek fırıncıya bir fatura kesildi. Durumu bakanlıklara bildirdik, Antalya Ticaret İl Müdürlüğü ile de görüştük. Tespit ettiğimiz bu tarz işlemleri ihbar ediyoruz; fakat sonuçta henüz somut bir gelişme göremedik. Yönetmeliğin delinmesi konusunda marketlere bir ceza kesilip-kesilmediği hususunda henüz bilgimiz yok. Devletin çıkardığı kanun deliniyor ve mutlaka zincir marketlere bir yaptırım olacağını düşünüyoruz.

Finansman ihtiyacı söz konusu mu
 
Kredi paketine ciddi şekilde ihtiyacımız var; ama ne esnaf kefalete ne de bankalara karşı ticari itibarımız kalmadı. Devlete vergisini, SSK’sını, yazdırdığı çekini ödeyememiş bir işletmeyiz. Şimdi devletin imkânlarından bile yararlanmak istesek, borcumuzun olmaması gerekiyor. Devletin yardım etmediği yerde, bize banka mı yardım eder, esnaf kefalet mi? Bizim bununla baş etme şansımız yok. Biz devletle ortağız, sadaka istemiyoruz. Devlet bizi ayakta tutmalı, beni ele güne muhtaç ettikten sonra bu işin anlamı yok. Ben ele güne rezil olmak istemiyorum, devlet beni rezil etmesin.  Hiçbir sektör yok ki bizim kadar devletin müdahale ettiği.

Bu yıl sektör için nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?
 Bugün bir ilkokul çocuğunu şuraya getirsek un, maya, elektrik ve işçilik fiyatlarını önüne koyup ekmeğin maliyetini çıkarmasını istesek, Murat Bey siz bu işten zarar ediyorsunuz diyebilir. Bu durumda 2019 yılından nasıl umutlu olabilirim. Ekmeğe zam gelsin diye yerel seçimleri mi bekleyeceğim? Diyelim zam geldi, ben geçmişteki zararımı nasıl kapatacağım. Bu fırıncı batar. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ diye bir söz vardır. Sen fırıncıyı yaşat ki devlet yaşasın.

Global gelişmelerle birlikte sektörde bir domino etkisi var diyebilir miyiz?
 
Ben buğday üreten kişi değilim, un üreten de. Ben uncudan unu alıp hammadde olarak kullanarak buna katma değer sağlayarak ekmek üretimi gerçekleştiriyorum. Benim günahım yok. Ben bu zincirde zarar ettiğim zaman uncuyu dolandıracağım, uncu çiftçiyi, çiftçi ne yapacak, tabii ki üretimi bırakacak. Bana, hammaddemin ucuza gelmesi gerek. Fırıncının hiçbir suçu günahı yokken olan yine fırıncıya oluyor. Bizler bu mesleği icra edenlerin hak ve hukuklarını savunmak için buradayız. Ben buraya liyakatla geldim devlet kademesinin de liyakatla görevini yapmasını istiyorum. Ankara kısmında kimse gerçekleri ortaya sunmadıkça kimse bizim derdimize çare bulmayacak.
Röportaj: Veli AKOĞLU-Gonca ÖZTÜRK
 
Gazete AntalyaGazete Antalya