Niçin Geçmişe Özlem Duyulur?...

Hamdullah IŞIK

31-03-2021 02:34

Çocukluğumuzda, büyüklerimiz  kendi hayatlarından söz ederlerdenken geçmişe özlem duyduklarını söylerlerdi. Kendi çocukluklarından,  gençlik dönemlerinden, arkadaşlıklarından, dostluk ve akrabalıklardan, komşuluk ilişkilerinden, hemşeri ilişkilerinden bahsederlerken adeta geçmişe dönerek o anları yeniden yaşar gibi olurlardı... Geçmişin özlemini hasretle yâd ederlerdi. Eski insanların sevgi ve saygılarının daha içten olduklarını savunur, eski yiyeceklerin tatlarının bile farklı olduğunu iddia ederlerdi. Yaşadıkları andan  ise hep şikâyetçi olurlardı. Çok tuhafımıza giderdi. Zira onların bahsettiği dönem bizim yaşadığımız dönemden  ekonomik, sosyolojik ve teknolojik olarak çok geride hatta bizim çağa göre ilkel sayılırdı. Ama Onlar daima geçmişi hayal eder ve özlem duyuyorlardı...
 
18-20'li yaşlarda hayat  tozpembeydi bize... Geçmişe hele büyüklerimizin söz ettikleri geçmişe dönmeyi asla istemezdik. Onların neden bu kadar geçmişe özlem duyduklarına da bir anlam veremiyorduk. Zira gençlik dönemimizde elektrik var, su var, radyomuz var, Televizyonumuz yok ama bir kahveye giderek faydalanabiliyoruz. Okul arkadaşlarımızla, mahalle arkadaşlarımızla ve akrabalarımızla ilişkilerimiz çok güzeldi. Günler bize kısa gelirdi ama yıllar çok uzundu...
Askerlikten sonra tozpembe gördüğümüz hayat, yavaş yavaş grileşiyor, hayatın ağırlığını omuzlarımızda hissetmeye başlıyoruz. Evlilik, çoluk-çocuk, iş-güç derken bir bakıyorsunuz yolun yarısını geçmişsiniz… Hani şair der ya; "yaş 35 yolun yarısı eder…” Yolun yarısından sonra hayatın bir oyalamadan ibaret olduğunu daha iyi anlıyor insan… Şimdi 60’a merdiven dayadık. Günler geçmiyor ama yıllar su gibi akıyor. Hayat daha da Esmer hale gelmiş. Yolumuzu bulmakta zorlanıyoruz…
 
Vee Geçmişe özlem...
Keşke diyorum; 100 yıl önceki döneme geri dönebilsem...
Neden mi?
Günümüzde sevgi bitmiş, Saygı ölmüş.
Güven kaybolmuş, İtibar göçmüş.
Söz uçmuş, emanet zayi, yalan çerez olmuş.
Asalet eziyet, soysuzluk meziyet olmuş.
Beyler maraba, çobanlar bey olmuş.
Alimler ketum, cahiller hatip olmuş.
Bilgisi olana değil, dayısı olana görev verilmiş.
Adalet; kadın ismi olarak kalmış.
Zengin daima haklı, fakir daima hakir olmuş...
Daha nicesini anlatayım?.. Kırkı, Elliyi devirenlerin hepsi bunları çok iyi bilir. Suçu da hızla hayatımıza giren teknolojiye yükleriz. Haksız da sayılmayız...
 
Teknolojik gelişmelerin son yirmibeş-otuz yıl içerisinde bize çağ atlatması; çoğumuzu maganda yapmıştır. Ayak uyduramıyoruz. Kendi kültürümüze de dönemiyoruz. Bocalayıp duruyoruz... Zira özümüzden uzaklaştıkça kendimizle savaşıyoruz. Yetmez çevremizle savaşıyoruz. O da yetmez tüm insanlarla hatta tüm evrenle savaş halindeyiz... neden?... niçin?... Bunları da bilmiyoruz. Globalleşen dünya bize dar geliyor. Ütopyalar kuruyoruz beynimizde ama ulaşamıyoruz. Agresifleşiyoruz. Paranoyanın esiri, şizofren tutuklusu olmuşuz. Despotizme hesap veriyoruz...




























Dost kelimesi çok lüks bir hal almış. Eskiden dost, akrabadan önce gelir aileden biri sayılırdı. Dost; güven ve itibarın kalesi, zor günlerin kesi, dostlarının nefesi, çaresizlerin kafesi gibiydi... şimdi dost demek; sadece bir kaç saat beraber oyalanan, zaman geçirmek için belli bir süre eğlenen ya da deşarj olmak için birbirilerine dertlerini anlatan ama birbirlerine yardımları dokunmayan geçici arkadaşlıklar manasına gelmektedir. Hemen her konuda yüzde yüz biri birine güvenen, birinin başı darda ise öteki de ayni sıkıntıyı yüreğinde hisseden, malı ile canı ile dostuna amade olan insan soyundan toplumumuzda kaç kişi kaldı acaba?..
Bu da yetmezmiş gibi şimdi de tutturmuş aile kavramının yok olduğu, arsızlığın, ahlaksızlığın çağdaşlık sayıldığı, zinanın-fuhuşun insan hakkı görüldüğü, islamafobinin tavan yaptığı  ‘Avrupa Birliği’ denilen lağımlar topluluğuna girmek için neredeyse tüm değerlerimizden vazgeçmek üzereyiz. Mehmet Akif yıllar önce; "medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" diyerek özendiğimiz, imrendiğimiz toplumu tek cümle ile tarif etmiştir...
 Hamdullah IŞIK / malabub@yaani.com
 
 

DİĞER YAZILARI Nereye Doğru Gidiyoruz? 01-01-1970 03:00 Hoş geldin demeye yüzümüz yok Ya Şehr-i Ramazan 01-01-1970 03:00 Bir Günde İki Sınav!.. 01-01-1970 03:00 İçimizdeki ‘Rasmus Paludan’lar… 01-01-1970 03:00 Ömür Sermayemizden Bir Yılı Daha Tükettik… 01-01-1970 03:00 Toplumsal Felaket Olarak; “KAN DAVALARI” 01-01-1970 03:00 Ömür boyu ilim öğrenmeye gayret etmeliyiz... 01-01-1970 03:00 Ey Sevgililer Sevgilisi Hoş Geldin!.. 01-01-1970 03:00 Sabır, Acı Olsa Da; Meyvesi Tatlı Olur... 01-01-1970 03:00 Ehliyet Almakla Şoför Olunmuyor 01-01-1970 03:00 Su da yanar!.. 01-01-1970 03:00 Bayramımız Bayram Ola!.. 01-01-1970 03:00 Biz Kimi̇z ? 01-01-1970 03:00 Dost Profilleri 01-01-1970 03:00 Cennetlik Kadın... 01-01-1970 03:00 Bilen Üretir, Bilmeyen Eleştirir… 01-01-1970 03:00 Çermik Kaymakamlığından, Diyarbakır Valiliğine… 01-01-1970 03:00 Ve Bir Ramazanı Daha Uğurluyoruz… 01-01-1970 03:00 “Temizlik, İmanın Yarısıdır…” 01-01-1970 03:00 Hoş Geldin 11 Ayın Sultanı… 01-01-1970 03:00 Bilgisayar İcat Oldu, Ar-Ge Kayboldu… 01-01-1970 03:00 Tedaş’ın Doğurduğu Kötü Çocuk; Dedaş… 01-01-1970 03:00 Daima Bahar Olsun İsteriz… 01-01-1970 03:00 Hz. İsa Kimden Kaçıyordu? 01-01-1970 03:00 İlk izlenimler çok önemlidir... 01-01-1970 03:00 Seyahat özgürlüğünü kısıtlamak bu kadar kolay mı? 01-01-1970 03:00 Yezid’in Torunları İşbaşında… 01-01-1970 03:00 Eleştiriye Tahammülü Olmayan; Yönetime Talip Olmasın… 01-01-1970 03:00 ​Helal Lokma, İnsanın Öz’ünü Meydana Çıkarır… 01-01-1970 03:00 ​ Türkiye’de Siyaset Nereye Gidiyor?.. 01-01-1970 03:00 Amerika ve Avrupa'nın Şımarık Çocuğu: İsrail 01-01-1970 03:00 Kahvehane’ler Tekrar Kıraathane’lere Dönüştürülmelidir... 01-01-1970 03:00 Zengin İle Fakir Arasındaki Okyanus… 01-01-1970 03:00 Ve Yine Buruk Geldi Şehri Ramazan… 01-01-1970 03:00 İnsan kalitesi nasıl ölçülür?... 01-01-1970 03:00 Öğrenmeyen İnsan Yoktur… 01-01-1970 03:00 Öfke ve Stresle Baş Etme Bilinci 01-01-1970 03:00 Rahmetliyi Nasıl Bilirdiniz? 01-01-1970 03:00 ​Yolunuyoruz !.. 01-01-1970 03:00 Su Hayattır ama... 01-01-1970 03:00 Koltuk Büyütmez İnsanı; Koltuk, İnsanla Büyür 01-01-1970 03:00 Dernekler Denetlenmiyor mu?.. 01-01-1970 03:00 Ömür Sermayemizden Bir Yıl Daha Eksildi… 01-01-1970 03:00 ​Engelliye Engel Olmayalım!.. 01-01-1970 03:00 Nice sahte peygamberler, şeyhler, seyyidler türedi... 01-01-1970 03:00 "Kul'a Bela Gelmez; Hak Yazmayınca..." 01-01-1970 03:00 Serenat Sevgiliyedir Ey Gül-i Ruhsar 01-01-1970 03:00 En'neslünnefis Mala Bube Seyyidleri 01-01-1970 03:00 İnsan Gereksinimleri ve MASLOW’ un Hiyerarşisi 01-01-1970 03:00 Ekersen; Biçersin... 01-01-1970 03:00 Okuyalım... 01-01-1970 03:00 AA!.. Senin bir gözün körmüş!. 01-01-1970 03:00 Can içinde ara canı... 01-01-1970 03:00 En İyi Ürün; İşimize Yarayandır... 01-01-1970 03:00 ​15 Temmuz: "Halkın zaferi" 01-01-1970 03:00 Bilgeler üretir, cahiller eleştirirler... 01-01-1970 03:00 Saygısız sevgi laubalilik olur? 01-01-1970 03:00 Dost görünümlü düşman;SİGARA 01-01-1970 03:00 Salgın hastalıklardan korumanın manevi yolu 01-01-1970 03:00 Güle güle mağfiret ayı!... 01-01-1970 03:00 Ahirette çok ağlar; Dünyada gülen... 01-01-1970 03:00 Hoş Geldin Ey Kutlu Ay 01-01-1970 03:00 Kur'an ve Ramazan 01-01-1970 03:00 Akıl ve Silah 01-01-1970 03:00