-Dayı, dün Kul Nesimi’yi konuştuk. Bugün de susması için yapılan tüm uyarılara rağmen, fikirlerini açıklamayı ve yaymayı tercih eden, bu nedenle derisi yüzülerek öldürülen, divan şairi Seyyid Nesimi’yi ayrıntılı olarak konuşalım.
Kimdir bu Seyyid Nesimi?
-Nesimi, gerçek doğum tarihi bilinmese de Bağdat ilinde doğmuş ve Anadolu’da yaşamış bir Türk ozandır. Tarihi kaynaklara göre, “14. yüzyılın ikinci yarısı ve 15. yy. ilk yarısında yaşadığı” anlaşılmaktadır. Yaşadığı dönemde kendisine “Seyyid Nesimi” de denilmiştir.
- Nesimi, peygamber soyundan mı gelmiş, Dayı? Bilindiği gibi, Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatıma’dan doğmuş ve Hz. Ali’nin oğlu Hüseyin soyundan olanlara “seyyid” denilmektedir. Bir de Nesimi için Tebrizli, İranlı, Bağdatlı, Azerbaycanlı gibi yakıştırmalar yapılıyor. Hangisi doğru?
-Bu iddialar, Nesimi’nin gezginci oluşundan dolayı ileri gelmektedir, Yeğen. Nesimi, çok gezen bir şairdir. Nesimi Türkiye’de olduğu gibi Mezopotamya ve Azerbaycan’da da çok önemsenir. Bakü’de dikili bir heykeli bile vardır. Nesimi için Seyyid denmesinin nedeni, halkın peygamber soyundan geldiğine inanmış olmasıdır. Nesimi’nin “seyyid olmaktan çok Hz. Peygamber’e duyduğu sevgi ve bağlılıktan dolayı bu adı kullandığı” geniş çevrelerce kabul görmektedir.
Nesimi HURUFİLİK görüşünü benimsemiştir.
-Hurufiliği, “çok mistik ve felsefi bir akım” olarak biliyoruz, Dayı. Bir nevi tarikat… “Tanrı’nın bir insanın yüzünde yansıdığına ve insanın özünün Tanrı’da olduğu görüşüne” dayanıyorlar.
-Hurufilik, “Tanrı’nın insanın içinde olduğunu, insanın Tanrı’yla bütünlük gösterdiğini Kur’an ayetlerine dayanarak yorumlar. Kur’an’ı basitçe yorumlamanın, basitçe okumanın yararı olamayacağını, onun bilinçli ve yorumsal bir tavırla okunması gerektiğini söyler. “İnsan yeryüzünde Tanrı’nın temsilcisidir.” Bu nedenle, Allah’ın zuhur ettiği yer insanın yüzüdür. Kendini bilen, varlığının özünü bilen her insan konuşan bir Kur’an’dır.
Nesimi’yi idama götüren düşüncelerin temeli de bu tarikatta atılmıştır. Bu nedenle şiirlerinde coşkun ve korkusuz bir dil kullanabilmiştir. Şiirlerini Türkçenin dışında Farsça ve Arapça lisanında da yazmıştır.
-Dayı, kimilerine göre Nesimi, “dar görüşlü ve yanıltıcı dini düşünüşle mücadele eden bir anlayışı savunur” diyor. Sen de bazen çok cesurca yazılar kaleme alıyorsun, yoksa gizli bir Hurufi misin, Dayı?
-Ben hiçbir guruba mensup değilim, Yeğen! “Direk Allah’a bağlı” olanlardanım. Lakin insan, okursa, her düşüncenin iyi tarafını görebiliyor. Körü körüne bir kişiye ya da bir guruba bağlanmak, aklını da ipotek ettirmektir. Ayrıca dini konulara derinlemesine vakıf değilim.
- Nesimi, bu düşüncelerinden dolayı mı öldürüldü, Dayı?
-Nesimi, sıradan bir ozan değildir, Yeğenim. Kendisinden önce gelen bütün ozan ve bilginleri incelemiş, hem Mevlânâ’yı, Yunus’u okumuş hem de onların şiirlerinde geçen Hallacı Mansur’a büyük bir hayranlık duymuş ve onun gibi ‘‘Ene’l Hakk’’ demekten çekinmemiştir.
- ‘‘Ene’l Hakk’’ ne demektir, Dayı?
-Arapça bir kelimedir. “Ben Hakk’ım, “Hak’tan gayrı değilim” demektir. Bu düşünce, Allah’ın insanda vücut bulduğu ya da kişinin varlığının Allah’ın varlığı içerisinde eriyip yok olduğu inancına dayanır. Bu nedenle, Halep uleması; onun “Tanrısallık” iddia ettiğini, fikir ve görüşlerinin İslam’a aykırı olduğunu ileri sürmüş ve öldürülmesi için fetva vermiştir.
Nesimi, bu karara rağmen fikir ve düşüncelerinden geri adım atmamış, af dilememiştir. Bunun üzerine, halkın önünde derisi yüzülerek ibreti alem için idam edilmiştir. Halbuki İslam, hayvanı bile keserken acı çektirilmemesini emreden bir dindir. Softa anlayış…Kuran’dan yararlanmasa, bu dizeleri söyler mi?
‘’Çün bildin mü ‘minin kalbinde Beytullah var,
Niçin izzet etmedin, ki ol evde Allah var?.
Her ne var âdemde var, Âdem’den iste Hakk’ı sen.
Olma iblis-i şaki, âdemde sırrullah var."
-Dayı, bu insanlar akılsız mı? Dayandıkları bir hüküm, bir kaynak vardır herhalde…
- Kutsal kitap Kuran…Bakara Suresi’nin 30. Ayeti; ‘’Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.’’ Bu ayete dayanarak fikirlerinin oluştuğunu iddia ederler.
-Nesimi, Anadolu topraklarında yaşarken, birden Bağdat’a neden gitmiş, Dayı?
-Moğol Hükümdarı Timur’un Anadolu topraklarına saldırısı sonucu Nesimi de Halep’e gider, Yeğenim. Halep’te de düşüncelerinden taviz vermez. Nesimi’nin Kur’an’ı yorumlarken yaptığı reformist görüşleri, her devirde olduğu gibi bazılarını rahatsız eder ve kendisini ‘‘zındık, sapkın’’ ilan ederler.
- “Zındık”, “Allah’ın varlığını inkâr eden veya ortak koşanlara, küfrü¬nü gizleyip İslâm olduğunu açıklayarak Kur’an etrafında şüpheler uyandıran “kişiler için kullanılan bir deyimdir. Oradan mı gelmiş, Dayı?
-Bilmiyorum, Yeğen. Halep’te Nesimi, hep zındık ve sapkın olmakla suçlanır, ancak onun görüşlerine kimse yanıt veremez. Bilindik şeyler… Vurun, kırın! Fikirleri şiddet ile alaşağı edin! Ve neticede Halep Müftüsü ’nün fetvasıyla derisinin yüzülmesi kararı verilir.
-Dayı, günümüzde herkes için “zındık” kelimesi kullanılıyor. İslam’daki her türlü yeniliğe, reforma ve yoruma karşı bu kelimeyi yapıştırıyorlar: ZINDIK! Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk için de öyle demişlerdi! Adamın dedikleri bir bir çıkıyor. İnsanları “Allah ile aldatıyor, din ile uyutuyorlar.” Seyyid Nesimi Divanı’nda bir dize ile kendisine zındık diyenlere şöyle sesleniyordu:
‘’Ey güzelden ve dinden yana olanlar bana sövmeyin
Görmezse gözün beni kör değilse görür beni’’
Nesimi’nin derisi yüzülürken hıncını alamayan fetva müftüsünün şöyle dediği rivayet edilir. “Bunun kanı pistir, bir uzva damlasa o uzvun kesilmesi gerekir.’’ Allah’ın hikmeti bu ya…Tam bu sırada Nesimi’nin bir parça kanı müftünün şahadet parmağının üstüne sıçrar. Meydanda bulunan halk, ‘‘Müftü Efendi fetvanıza göre parmağınızın kesilmesi gerekir’’ der. Bunu duyan müftü, ‘‘nesne gerekmez’’ diyerek parmağındaki kanı yıkayarak ortadan kaldırır.
Bunun üzerine Nesimi şöyle seslenir:
‘‘Zahida bir parmağın kessen dönüp halktan kaçar
Gör bu miskin aşığı serpa sayarlar ağlamaz.’’
-Zahid ve Sarpa kelimelerini bilmiyorum, sen biliyor musun, Yeğen?
- İnternetten baktım, Dayı. Zahid; “Dünyada farz olan şeyleri yapmaktan öte bazı helalleri de Allah rızası için terk etmek…” Sarpa ise, “baştan aşağı soyarlar” anlamında kullanılıyor.
“Nesimi’nin derisini yüzerlerken çok kan akar. Rengi sapsarı olunca, çevresindekiler: ‘‘Sen ki Hakk'sın. Rengin neye sarardı’’ derler. Nesimi de ‘‘Ben sonsuzluğun ufkunda doğan aşk güneşiyim. Gün batımında güneş her zaman solar’’ diye yanıt verir.”
-Nesimi’yi sohbete gelmeden bayağı incelemişsin. Nesimi kendi çağdaşları arasında fikri derinliği anlaşılmamış birisidir. Daha doğrusu, Nesimi’yi anlamak zordur.
‘’Hiç kimse Nesimi sözünü fehm edebilmez
bu kuş dilidir bunu Süleyman bilir ancak.’’
Nesimi’nin ölüm tarihi olarak 1417 yılı bilinir. Türkmen Alevileri, Nesimi için Tanrı’ya çekildi, göğe süzüldü, Tanrı ile bütünleşti” derler. İki cihanı içine sığdırabilen Nesimi’yi bu dünyaya sığdıramadılar.
“Bende sığar iki cihan ben bu cihana sığmazam
Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam”
- İnceledim, Dayı. Tekkesi ve türbesi derisinin yüzüldüğü yerde olan Nesimi’nin
“Halep’in on iki kapısından on ikisinde de aynı anda çıktığı” Halep halkı tarafından söylenirmiş.
-Bunların hepsi rivayet ya da efsanedir, Yeğen. İnsanlar çok sevdiklerini bazen fazla abartırlar. “Şeyh uçmaz, Mürit uçurur” sözü boşuna söylenmemiştir.