BA’DE HARABİL BASRA
-Dayı, Datçalılar, elektrik zamlarına karşı hükümeti istifaya davet ettiler ve zamların geri alınmasını istediler. Bu tepki başka yerlerde de başladı. İlk defa AK Parti iktidarı halktan böylesine sert tepki gördü.
-Çoban ateşidir, Yeğenim. “Ateş düştüğü yeri yakar.” Gerçekten bu zamlar insanları çileden çıkarttı. İlk defa her kesimden tepkiler gelmeye başladı. Şanlıurfa’da AK Parti’ye yakınlığıyla tanınan restoran sahibi Faruk Akbaş, işyerine 42 bin TL elektrik faturası gelince Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Bunun hiçbir izahı olamaz Başkanım, bilesin hayat yaşanmaz hale geldi” mesajı gönderdi.
- Datça’da yüzlerce vatandaş ellerindeki elektrik faturalarını yakarak, “Saltanat size, tasarruf yoksula”, “AKP al bu faturaları başına çal”, “Böyle gitmez bu kervan, sandıkta döner bu devran” şeklinde slogan atmışlar. Son zamanlarda görülen değişik bir eylem…
- Dedim ya, Yeğenim. “Son elektrik zamlarının kabul edilemez olduğuna” büyük çoğunluk inanıyor. Sadece muhalif olanlar değil, iktidarı destekleyenler de” bu kadarı da olmaz” demeye başladı. Bu şartlarda insanca yaşam koşullarını sürdürmek imkânsız. Ben de tek ışıkla yazılarımı yazmaya çalışıyorum. Tasarruf etmek zorundayım. Bu ay benim faturam: 6700 TL
- Dayı, ne yapıyorsun, fabrika mı işletiyorsun?
-Sadece ısınma ve zaruri elektrik giderleri, Yeğenim. Isınma olarak da sadece salon ve mutfak yanıyor. Diğer yerler kapalı. “Emeklilikte Döşemealtı ilçesine yerleşip, bahçeli bir evde keyif sürelim” dedik burnumuzdan getirdiler.
- Devleti yönetenlere ısrarla ve inatla görevlerini hatırlatmak gerekmez mi, Dayı? Demokratik bir şekilde, kırıp dökmeden yönetenleri uyarmak amacıyla bu tür eylemler gerekli. Koyun gibi mi olacağız? Sür istediğin yere! Ses çıkarma! Datça Demokrasi Platformu, bu konuda bir açıklama yapmış:
“Artık yeter diyoruz! Bıçak kemiğe dayanalı çok oldu. Kıt kanaat bile geçinemiyoruz. Giderek artan enflasyon karşısında ne asgari ücrete ne de emekli maaşlarına yapılan zamların bir anlamı kaldı. İşsizlik giderek artıyor, insanlar geçinemediği için intihar ediyor.”
- Her yerleşim yerinde doğalgaz yok, Yeğenim. Özellikle kışı çetin ve uzun sürmeyen bölgelerde insanlar genellikle elektrikle ısınıyor. Faturalar dehşet verici boyutlara ulaşınca insanların nevri döndü.
-Dayı, elektrik dağıtım şirketleri, devletten aldığı elektriği vatandaşa %600’lere varan oranda karla satıyormuş. Dağıtım şirketlerinin içerisinde hiç elektrik üretmeyen firmalar da var. Devletten elektriği al, vatandaşa fahiş karla sat! Ne ala memleket.
- Bu konuda akli selim herkes şikayetçi, Yeğenim. Elde avuçta ne varsa, bir avuç kapitalistin cebine konuluyor. Bu bir soygun değil de nedir? Bu düzen var olduğu sürece dar gelirliler işsizlik ve aç kalma korkusu yaşayacaklar. Bu oran doğru mu? Bilmiyorum. Lakin doğru ise yazık, hem de çok yazık!
-Bu düzen böyle devam eder mi, Dayı?
- Rahmetli Ecevit, bir mitingde "bu düzen değişecek" deyince bir vatandaş "düzen hayatından memnun, düzülen ne zaman değişecek?" diyeli 16 yıl oldu. Sahi düzen değişti. Yeni kadrolar ve yeni iktidar geldi. Ne değişti? Düzenler değişti. Lakin düzülenler değişmedikçe, düzenin değişmesi bir işe yaramaz.
- Düzülenler neden değişmez, Dayı? Haklarını bir türlü aramayı ve almayı öğrenemediler. Pısırık ve korkak insanlardan oluşan bir toplum, her türlü kötü yönetilmeyi hak ediyor!
- Ne bileyim, Yeğenim? Ya düzen hoşuna gidiyor ya da çıkarı olduğundan düzülmeye rıza gösteriyor. Başka bir cevap aklıma gelmiyor!
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı elektrikte kademeli tarife limitinin artırılması işe yaramaz mı, Dayı?
- Dertlere deva olmaz, Yeğenim. Elektrik dağıtım şirketlerinin, “dağıtım bedeli” adı altında elektrik faturalarından elde ettikleri inanılmaz karların düşürülmesi gerekiyor. Bugün toplumun önemli bir çoğunluğu artık temel ihtiyaçlarımızı dahi karşılayamıyor, geçinemiyor, barınamıyor ve ısınamıyor. Halk, elektriğe aklın almadığı bedeller ödemek zorunda kalırken, elektrik kartelleri zenginleşmeye devam ediyor.
-Dayı, benim aklımın almadığı ne biliyor musun?
-Nereden bileyim, Yeğenim? Niyet okuma sanatım yok.
- “Milyonlarca insan açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşarken, sermaye sahibi azınlık; zenginliklerine zenginlik katmaya devam ediyor” diyorsun. “El hak” doğru. Lakin dar gelirliler bu düzeni neden savunuyor?
- Bu konunun incelenmesi gerekir, Yeğen. Sosyolojik bir vaka var ortada… Bir de toplumun ağır ve derin yoksulluğa itilmesinin nedeni, sermaye transferidir. Bu sessizce yapılıyor.
- Faturalardaki vergiler kaldırılır, her haneye 250 kilovat ücretsiz elektrik verilirse fiyatlar düşmez mi, Dayı?
-Böyle bir kararın alınacağını sanmıyorum. Hükümette ne böyle bir karar çıkar ne de halkta hükümeti zorlayacak bir irade…
- Ya çıkarsa, Dayı? Şimdi öyle bir niyetleri olmasa da önümüzde seçim var, bu kadar baskıya dayanamazlar!
-Ba’de harabil Basra…
- Bu ne demek, Dayı? İnan ki anlayamadım!
- “Basra yandıktan sonra…” anlamı taşır. Sen bu deyimin hikayesini bilmiyorsun galiba. Anlatayım:
“Eski zamanlardan birinde, fakir bir adamın yolu Basra’ya düşmüş. Bu fakirin, kesesi ne kadar fakir ise, gönlü o derece zengin imiş. Ve kesesi bomboşmuş. Basra halkı ona hiç itibar etmemiş. Ne, “Aç mısın?” diye soran olmuş, ne de yatacak bir hasır gösteren. Kasaplar, kestikleri bir dananın etinden, kedinin köpeğin önüne atar gibi bir parça da onun önüne atmışlar.
O fakir adam, o bir parça eti pişirebilmek için ateş aramaya başlamış. Ancak, hangi kapıyı çaldıysa, ona ateş veren çıkmamış. Kalbi çok kırılan fakir:
“Allah’ım!” dedim, “Şu Basra halkının kötülüğünden ve cimriliğinden sana sığınırım. Beni bağışla ve elimdeki şu bir parça eti pişirecek ateş ihsan et. Yoksa ben onu, dağdaki aç canavarlar gibi çiğ çiğ yiyeceğim!”
Fakirin bu duasından az sonra, Basra’da büyük bir yangın çıkmış ve kısa süre de tüm Basra kentini sarmış. Kentin kıyısında bir yerlerde elindeki eti pişiren o fakir adama, onu kapısından kovanlardan birisi demiş:
“Aradığın ateşi sonunda buldun!” Fakir ise, alev alev yanan Basra şehrine bakıp, cevap vermiş: “Evet ama, “Ba’de harabil Basra” (Basra yandıktan sonra)
Bu deyim, “İş işten geçtikten sonra” anlamında kullanılır. Yapması gereken bir işi zamanında yapmayıp, başına gelecek belalara davetiye çıkaranlara denir.
Kıssadan hisse…
Kimin hissesine düşerse alsın!