- Sel, yangın ve deprem gibi felaketler olduğunda: O bölgeye, ister iktidardan olsun ister muhalefetten siyasetçilerin gitmesi tamamen oy kaygısıyla diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum, Dayı?
-Ne yapsınlar, Yeğenim? Bizim kültürümüzden kaynaklanan bir durumdur. Gitmeseler; “en zor günümüzde bile gelmediler, ne yüzle gelip oy istiyorlar” diyecekler. Gitse, “oy avcılığı…” Gitmese, “duyarsız ve ilgisiz” kalmakla suçlanacaklar. Onların işi de zor. İki arada bir derede kalıyorlar.
- Neden, İki arada bir derede kalsınlar ki, Dayı?
-Ne yaparlarsa yapsınlar, gelişen olaylar karşısında eleştirileceklerdir. Yani kabak onların kafasında patlayacaktır da ondan, Yeğen. "Biz de geldik işte buradayız" mesajı…
- Kendi cephelerinde haklı olabilirler. Lakin birkaç boşboğazın söyleyeceği söz yüzünden yapılması gereken işleri aksatıyorlar, Dayı. Bana göre yangın bölgesine gidişleri lüzumsuzdur. Ne faydaları Var? İlgili kurumlar, felaketi azaltmak veya bertaraf etmek için olay yerinde bulunuyorlar ve görevlerini ölüm pahasına fedakarca yapmaya çalışıyorlar. Gidişleri işleri aksatıyor. Tüm dikkatler siyasilerde olduğu için işler aksıyor.
- Haklısın, Yeğenim. Lakin haklı olmak bir şey ifade etmiyor. Türk siyasetinin yapılışı ve seçmenin algısı bu doğrultuda olunca gitmek gereğini duyuyorlar. Sen de lider olsan, gidersin! Cumhurbaşkanının, yardımcılarının, bakanların felaket bölgesine çalışmalar devam ederken gitmesi maalesef zararı önleme çalışmalarına sekte vuruyor. Bunu gören muhalefet liderleri de gidiyor. Hele gitmesin! İktidar, onları “dillere destan” yapar.
- Dayı, milletin canı burnunda… Hele havada helikopterle tur atılması, özel uçaklarla, lüks makam araçlarıyla konvoylarla gidilmesine vatandaş tepki gösteriyor. Madem gidecekler, daha sessiz ve mütevazı gitsinler! Hiçbir Avrupa ülkesinde yok, bu saltanat!
Devlet büyüklerinin görevi ziyaret değil ki, Dayı. Kurumları çalıştırsınlar, kurumlar arası koordinasyonu sağlasınlar.
-Görev doğru yapılır ise oy gelir, Yeğenim. Milletimiz kimin; neyi ne kadar ve niçin yaptığını görecek kadar basiretlidir. Göreceksin karar verirken bu konuları da değerlendirecektir. Felaketle ilgi çalışmalar bitince gitseler, bu daha doğru olur, kanaatindeyim.
- Ben de onu demek istedim, Dayı. Hem yerel ve merkezi kurumların ne yapıp yapmadığını kontrol eder hem de denetleneceğini bilen ilgili kurumlar daha iyi çalışır. Bu arada vatandaşın derdini de dinleyerek eksik kalan yanları tamamlatır. Muhalefet genel başkanları niye geliyor, Dayı?
- Yanan yerlerin belediye başkanları, genellikle muhalefet partilerine mensup… Antalya Büyükşehir de öyle. Parti teşkilatlarının isteği bu doğrultuda olunca gelmek durumunda kalıyorlar. Hepsi de Çalışma bitince gelseler, daha iyi olur. Yangın çalışmaları bitince gider, varsa eksikleri, ihmalleri tespit edersiniz. Ve bunu basında, mecliste gündeme getirirsiniz. Bu daha akılcı bir yöntem… Dediğim gibi, iktidarın öfkeli söylemlerinden ürküyorlar. Allah onların diline kimseyi düşürmesin.
- Dayı, parti teşkilatına mensup bazı isimler ve bazı vekiller… Sırf görüntü vermeye gidiyorlar. Manavgat’ta bir mağdur arkadaşım anlattı: “Olay yerine yakın yerde resim çektiriyor ve sosyal medyada paylaşıyorlar. Bir de orada olduklarını göstermek için parti lider ve yöneticilerini ekliyorlar ”dedi. Samimiyet mi, bu?
-"Biz de yardıma geldik " gösterisidir, Yeğen. Şov yapmayı ve şov yapanları seven bir milletiz! "Gelmedi demesinler" diye yapılan küçük bir şovdur! Yangından mağdur olanlara maddi yardım yapılması ve çeşitli yardım organizasyonları içerisinde yer alınması daha yararlı olur, düşüncesini taşıyorum. Ne yani, yangın bölgesine gidip de ne yaptınız? Bu sorunun cevabını olumlu verenleri ayrı tutmak gerekir.
-Su mu taşıdınız? Yok. “Hortum mu tuttunuz? Yok. Hendek mi açtınız? Yok. Yanan hayvanları mı kurtardınız? Yok. Sahi kalabalık yapmaktan öte, ne yaptılar, Dayı?
- Boş konuşuyorsun, Yeğenim! Ramazanda oruç tutmadığı halde, fakir evlerinin sofralarına oturup, iftar açan… Cenaze namazına ve mevlitlere katılmayı şova dönüştüren… Gıda yardımı yapıyorum diye garibanları ifşa eden… Şoförün getirdiği çizmeleri giyip bir iki çamura, toza bulanan… Ve bunları fotoğraflaştırıp, basına ve sosyal medyaya servis ettiren insanların rağbet gördüğü bir çağda yaşıyoruz.
- “Koyun can derdinde, kasap et derdinde”, Dayı. Böyle şovlar, 21.yüzyılda hâlâ puan getiriyor ki onlar da gitmek zorunda kalıyorlar.
- Bizde siyaset böyle bir şey, Yeğenim. Adem Alan Bey anlatıyor:
“20 yıl evvel, DYP'den aday olan çok dindar bir tanıdığımın; alkol komasından ölen birinin cenazesinde ön safta fotoğrafını görünce, takılmıştım da bana, "Senden politikacı olmaz" demişti.
Niye diye sorunca!
Demişti ki: "Seçmenin tavuğunu tilki götürse hemen gidip üzgünümsü hatta ağlamaklı bir yüz ifadesi takınacaksın ve yapabileceğim bir şey var mı, çok çok geçmiş olsun, vay namussuz tilki hem de yumurtlayan tavuğu mu götürmüş, çok çok geçmiş olsun, Allah daha beterinden saklasın falan diyeceksin" demişti.
Adam haklıymış.”
- Yangın, sel, deprem gibi felaketler karşısında siyaset üstü bir dayanışma gereklidir. İktidar ve muhalefete mensup yerel yönetimler, merkezi idarenin kurum ve kuruluşları ile birlikte bir can kaybı yaşanmaması için olağanüstü bir çaba gösteriyorlar.
- Yangını söndürmek için ilgili kuruluşlar iş başında, Yeğen. Yangını önlemek ve yangından zarar gören vatandaşların yaralarını sarmak için yoğun bir şekilde 7/24 çalışıyor. Bu konuda katkı koyan herkese teşekkür ediyoruz. Bizim eleştirilerimiz yapıcı eleştirilerdir. Amacımız; “bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir.”