Yeni Milli Eğitim bakanımızın çabaları ortadadır. Bu çabalardan anladığım kadarıyla eğitim sistemimiz geçmişte köklü ve gerçekten hedefi bu ülkeyi kalkındıracak beyinleri çıkarmak olmadığı ortaya çıkmıştır. Gelen bakanların hepsi, milli bir eğitimin ihtiyaç olduğu konusunu anlamadan ve gerçek hedef olan adaleti ve kalkınmayı öne çıkarmayan kurgu eğitim sistemi üzerinden bilerek veya bilmeyerek bizlerin gözünü boyamışlardır. Bu günkü bakanımız her kesime sorarak, her kesimin bilgi ve tecrübelerine baş vurarak yeni bir sistem oluşturma çabası içerisinde olduğu gözlenmektedir. Lakin ulaşabilmeyi hedeflediği bilgiye ulaşmak için kendi çevresinden başka alan ve kişilere de yönelmesi gerektiğini hatırlatmak boynumuzun borcudur.
Bir kardeşim whatsappdan bana bir yazı göndermiş. Gönderme amacı farklıda olsa bana bu yazıyı yazmama ilham oldu. “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma şekli olduğunu öğrendim. Biz geçmişte PISA’nın ortaya koyduğu o listede 30’lardaymışız, sonra 40’lara gerilemişiz; Türkiye şu an ilk 50 ülke arasında bile yokmuş. Bu, 15 yaşındaki çocukların ekonomide gerekli olan becerilere sahip olup olmadığını ölçen uygulamalı bir test olduğu için bizdeki hayattan kopuk eğitim sistemimizle dereceye girmemiz tabiki mümkün olmayacaktır. Yıllardır söyleye durduğumuz meslek liselerinin okullardaki atölyelerinde kendi alanlarında fiili olarak üretim yapmaları gerektiğidir. Böyle bir uygulamayla çocuklarımız hem kendi ekonomilerine katkı yapacak hem de okulu bitirmeden bir konuda yetkin olmaları sağlanacaktır. Ülke ekonomisine faydalı olurken, kendi okullarının araştırma geliştirme kurumlarını kurmalarına da katkı sağlayacaktır. Konumuzla alakası yok ama ceza evlerinde mesleklerine göre aynı şekilde bir uygulamayla mahkumları devlete (millete) yük olmaktan kurtarmalıyız.
Bugüne kadar eğitim sistemimizde bilgi aktarmayı eğitim sanıyoruz. En büyük yanılgımız da budur. Çocuklarımıza ezberlettiriyoruz ve sınava sokuyoruz, sonra bir daha sınava sokuyoruz. Yapmış olduğumuz bütün sınavlar aynı becerileri ölçüyor. O becerinin de dünyada ve gerçek hayatta bir karşılığı yok. Belki de o yüzden hayatta başarılı olanlarla sınavda başarılı olanlar arasında ciddi bir fark oluyordur. Olması gereken model tabiki böyle değil. Öğrencilerimizin kazanması gereken problem çözme becerisi, yaratıcılık, üç beş bilgiyi bir araya getirip bunlardan yeni bir şey elde etmek olmalıdır. Biz Türkiye’mizdeki çocuklarımıza bu beceriyi veremiyorsak eğitim çizgimizin yanlışlığındandır. Yeni getirilmeye çalışılan sistemde bunu sağlayamayacaksa bize zaman kaybettirmekten başka bir işe yaramayacak demektir. Çocuklarımızı daha ilk okuldan itibaren ilgi ve meraklarının tespit edilerek yönlendirilmesi gerektiği savunan birisi olarak, aynı zamanda çocuklarımızın zihnini çalıştıracak bilimsel konularda sorgulayan ve araştıran düşünce becerisi kazandırmalıyız. Altını çizmek istiyorum, iyi olsun derken ipin ucunu kaçırmamak adına aklımıza gelen her konuda değil; çocuklarımızın zihnini çalıştıracak bilimsel konularda sorgulayan ve araştıran düşünce becerisi kazandırmalıyız. Yeniden büyük Türküye için gerçekten milli olan bir eğitim modeline ihtiyacımız var. ALLAH(cc) yar ve yardımcımız olsun.