Yüzde 99 unun Müslüman olduğunu söylediğimiz bir toplumda yaşıyoruz. Hatta toplumdaki İslami anlayışın eksikliğinden dem vurarak bu hassasiyetimizi ve mücadelemizi ortaya koyabilmek adına İslami hassasiyetimizi gösterecek ve Allah’ın rızasını kazanacak araç olması için dernekler, vakıflar kurduk, cemaatlere cemiyetlere müntesip olduk. Yani bizler bu toplumda bir basamak daha önde İslami hassasiyeti ile ve İslam’ın bu topluma yaygın bir anlayış olması adına mücadeleci bir nesil olduğumuzu ispat etmeye ve bunun mücadelesini verdiğimizi göstermeye çalıştık. Kendilerine göre İslami mücadele veren topluluklardan biz daha ne kadar üstün çabalar sarf ettiğimizi anlatabilmek için de ayetlerden ve hadislerden kendimize destek aradık. Hatta o kadar çok büyük destek aradık ki kurtuluşa ermiş fırkayı Naciye biziz, diğerleri sapıtmış topluluklar olarak değerlendirecek ve hatta bize biat etmeyenin cahiliye üzere öleceğini iddia edecek kadar ileriye gittik. Bu arada şunu hatırlatmak isterim kimseyi eleştirmiyorum, kimseye karşı bir cephe oluşturmaya çalışmıyorum, sadece hassasiyetimiz olduğunu söylediğimiz ve kendimize dava edildiğimizi söylediğimiz İslam adına bir özeleştiri yapmak gerekliliğini düşündüğüm için bu satırları yazıyor ve ifade ediyorum. Kuranı Kerim’de Ra’d Suresi 11 ayeti kerimede yaklaşık mealen ifade edildiği gibi ‘’bir toplum kendi nefsindekini değiştirmedikçe Allah Teala(cc) o toplumu değiştirmez” ilkesini bir kenara bıraktığımızı da düşünüyorum. Müslümanız diyeceğiz ama adaletten uzak bir hayat yaşayacağız, Müslümanız diyeceğiz yalan söyleyecek, hırsızlık yapacak, adam kayıracak, iftira edecek, hasılı toplumun temel ahlak yapısını oluşturan bütün erdemlerden uzak yaşayacağız ve sonra da Allah Teala’nın(cc) bize rahmet etmesini bekleyip, bizim toplumumuzu değiştirmesini isteyeceğiz. Bu iki yüzlü talebimiz karşısında yağmur duasına çıkan bir toplumda sadece bir çocuğun elinde şemsiye ile gittiği ifade edilen bir hikayede olduğu gibi yağmur duasına küçücük bir çocuktan başkasının inanmayarak gittiklerini anlatan hikaye bize güzel bir örnek olsa gerek. Allah Resul’ünün(sav) Akabe biatlarında ortaya koymuş olduğu prensiplere baktığımızda Allah’ın(cc) varlığı ve birliği haricinde o günkü topluluktan söz alırken ahirete yönelik bir tek ifade dahi yoktur. Bütün söz alışları bu dünya hayatında düzgün bir insan olabilmenin özelliklerini taşıyan isteklerdi. Yalan söylemeyeceksiniz, adam öldürmeyeceksiniz, kadına iftira etmeyeceksiniz, zina etmeyeceksiniz vesaire, vesaire. Akabe biatlarında alınan sözlerin tamamı bu dünya hayatında düzgün bir insan olmanın şeklini ve şemalini çizen fiilleri hayata aktarmaktan ibaretti. İşte Allah Resulü(sav) Müslüman olmanın yöntemi olarak bu dünyada düzgün bir hayat yaşamak gerektiğinin şeklini daha başka nasıl çizebilirdi. Ahireti kazanmak istiyorsak dünyada düzgün bir insan olmamız gerekiyor. Bugün adeta İslam’ı derneğimize, vakfımıza, cemaatimize, cemiyetimize, siyasi partimize yani kendi kural ve prensiplerini koyduğumuz kurumlarımıza hizmet eden araç haline getirmiş pozisyondayız. Oysa ki asıl olan islamdır, diğer bütün unsurlar araçtır ifadesinin tam tersinde hareket ediyorsak, biz İslam’ı kendi kurduğumuz kurumlarımıza araç olarak mı kullanıyoruz yoksa kurduğumuz kurumlarımızı İslam’ın temel prensiplerini güçlendirmesi için araç olarak mı kullanıyoruz bunu güzel ve iyi hesap etmemiz gerekiyor. Aynı şekilde Allah rızası ifadesinin de altını boşaltıp boşaltmadığımızı bir gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu yazıyla ben kimseyi hedef almıyorum, hiçbir cemaati, cemiyeti, derneği, vakfı, siyasi partiyi eleştirmek için yazmıyorum. Müslüman olduğumuzu söylediğimize göre taraf olmaksızın kendimizi öz eleştiri çerçevesinde gözden geçirmemiz gerektiğini düşünerek yazıyorum. Dünyada milyonlarca Müslüman varken eğer hala o Müslümanlar eziliyor, sömürülüyor, zulme uğruyorsa, bu bizim İslam’a gerçekten sahip çıkmadığımızın göstergesi değil de nedir, bir düşünelim istiyorum. Bugünkü Müslümanların acınacak hali bizim istediğimiz gibi ve söylediğimiz gibi yaşamamalarından dolayı değil; Allah’ın(cc) istediği gibi ve söylediği gibi yaşamamalarından dolayı olduğunu unutmamalıyız.