Bu toplum Cumhuriyetin ilk gününden ve çoklu siyaset anlayışından bu tarafa hiçbir siyasetçiye ve siyasi partiye son 17 yıldır güvendiği kadar güvenmemiştir. Nereden mi çıkardım bu ifadeyi. Son 17 yıldır birçok siyasetçinin ve siyasi partinin içinden aynı siyasi parti ve aynı lideri iş başında tutmaya devam ediyor da ondan. Halkın bu güveninin sarsılmaması gerekmektedir. Eğer bu toplumda bir güven ve inanç sarsılması olursa tekrar tesisi çok kolay olmayacaktır. Siz bu güne kadar verilen oyların ve güvenin tamamen yapılan asfaltlar, havaalanları, son zamanlarda ortaya çıkan teknik gelişmeler vb. icraatlar karşılığında olduğunu zannederseniz yanılırsınız. Bu millet sizde adaleti, emaneti ehline vermeyi, toplumsal ahlakın korunacağını, inançlarının ayaklar altına alınmayacağını, zalime karşı (one minute) dur diyeceğinizi, erdemli bir siyaset yapılacağı sinyallerini gördüğü için güvendi.
Son günlerde Milli Eğitim Bakanlığıyla imzalanmış okul öncesi, ilk, orta, lise ve dengi özel ve devlet okullarının, her ne kadar gönüllülük esasına dayalı ifadesi yer alsada tamamında uygulanmak üzere yoga protokolü gündeme oturdu. Bir miktar tepkinin ardından geri çekildiği açıklamaları geldi. Bu geri çekilme olayı kamuoyunda oluşan toplumsal cinsiyet eşitliği projesinden doğan hassasiyetin üzerine geldiği içindir diye düşündürdü. Eğer toplumda bu hassasiyet olmadığı bir anda yoga protokolü imzalanmış olsaydı hiç haberimiz olmadan veya aman itiraz etmeyelim siyaset zarar görmesin diye susarken geçer giderdi diye düşünülmekte. Nereden mi çıkarılıyor bu tespit. İstanbul sözleşmesi imzalanırken halkın ne kadarının haberi vardı sizce, zamanla haberi olmaya başlayanlarında aman iktidara zarar gelmesin, vardır bir bildikleri düşüncesiyle sustuklarını gördük. Ne zamanki, bu sözleşmeye dayalı çıkarılan yasalarla ailenin çökmeye başladığı anlaşılınca, kamuoyu tepkileri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Şunu unutmayalım memlekete asfaltın yanında ömür boyu nafaka döşenmiş, Havalanın yanında aile hayatımızı bozacak kanunlar yapılmış, ortaya çıkan teknik gelişmelerin yanında sadece 2019 yılında anapara hariç ödenecek 117 miyar(katrilyon) lira faiz borcu eklenmiş.
İstatistikler ortada İstanbul sözleşmesi imzalandıktan sonra boşanmalar, cinayetler, ahlaksızlıklar ve toplumsal huzursuzluklar imzalanmadan önceki yıllara göre azalmamış hatta artmıştır. STK’lar ve cemaatler olarak bu olaya daha istikrarlı ve onurlu dik duruş belirleyip sergilemezsek idarecilerimizin yanlışlarını da kabullenmiş olacağız demektir. Bürokrasiye yerleştirdiğiniz veya teşkilatlardaki adamlarınızda bu gidişata bu şartlarda dur diyemeyeceklerdir. Yatırımlar yapılırken bolca borçlanmışız, giderek sarmal haline gelecek olan borcu ve faizini bu günkü yatırımlarla ödeyemeyiz. Anadolu halkını imalatçı ve ihracatçı yapmadan ekonomik sıkıntıyı atlatmak mümkün gözükmüyor. İstanbul sözleşmesi iptal edilmeden aile yapımızın her geçen gün daha da kötüye gideceği ortadadır. Bana bir şey olmaz dediğimiz an yangının ortasında kalmışız demektir. Çünkü kötülük bugün olmazsa yarın burnumuzun dibinde bitecektir. Hükümetin 17 yıldır iktidarda olduğunu unutmaması lazım. Milli Eğitimde hiç bir şey yapamadık demekle işin içinden sıyrılamayız. Aileyi yıkan ve ahlaksızlığı adeta teşvik eden kanunları çıkararak bu toplumun huzuruna katkıda bulunmuş olamayız. Namazın huzur vericiliğini anlatamayan Diyanet ile Budist ibadeti olan yoganın önüne geçemeyiz. Düşünün Diyanetin elindeki bu kadar imkân ve personelle başka bir inanç ortaya konulsaydı demek ki mahvolmuştuk. İnanıyorum ki bu Millet, bozulmaya çalışılan inancına, aile yapısına, gençliğine, dünyasına ve ahiretine hiç farkına varılmadan sahip çıktığını göreceğiz. Sakın bu milletin güvenini sarsmayalım, sisteme olan inancını sorgulamayacak zannetmeyelim. Toplumu bozan yasaların ve sözleşmelerin arkasında durmaya devam ettiğimiz sürece toplumun desteğini yavaş yavaş kaybedeceğimiz kesin gözüküyor.
Savaş meydanında askerler komutana, bu meşakkatin içinde namazı kılalım mı diye sorarlar. Komutan, uğruna savaştığımız değerleri terk edeceksek bizim bu savaş meydanında ne işimiz var o zaman der. Ey idarecilerimiz uğruna Çanakkale’de ve 15 Temmuzda başı dik can veren şehitlerimizin can verme sebebi olan değerlerimizi kendi ellerimizle yıkmayalım. Adaletten ve Hak yolundan ayrılmayın ki bu milletin size bahşettiği Peygamberlerle haşrolunma makamını ve yetkisini elinizin tersiyle itmemiş olun.