Ey milletim dünkü yaşayanlar hayatlarını doğru ya da yanlış yaşayıp hesaplarını vermek için Rablerinin huzuruna vardılar. Toplum olarak dün ne halde olduğumuzun önemi ders almak içindir. Bugün ne halde olduğumuz ise yarınlarımız ve bizden sonraki nesillerimiz için önemlidir.
Bugün hesabını vereceğimiz işleri yapıyor olduğumuzu unutuyor muyuz? Ey kardeşlerim hayat bizim kabullerimizle sınırlı değildir. Bizim içinde bulunduğumuz toplulukların (cemaat, dernek vs.) kabulleriyle de sınırlı değildir. Bizler toplumumuza ve inançlarımıza alenen düşmanlık yapanlara gösterdiğimiz tevazuyu kendi inanç yakınlarımıza ve de asılda olmayıp teferruatta farklılık gösteren kardeşlerimize gösteremiyorsak bizler ne haldeyiz bir düşünelim.
Bu konuları köşe yazılarımda yazdığımda cemaat düşmanı gibi gösterilmeye çalışılsa da benim karşı olduğum cemaatler, dernekler değil, din adına kendilerinden başkasını doğru görmeyen anlayışlardır. Bu yanlışı kimin yaptığının önemi yoktur, yanlış her hâlükârda yanlıştır.
Bizler ALLAH (cc) rızası diye başladığımız işlerimizi cemaatimize, derneğimize adam kazanma veya milletim menfaatine yapmamız gereken işlerimizi cemaatimizin, derneğimizin menfaatine dönüştürüyorsak yazıklar olsun. ALLAH (cc) rızasına ulaşmak için cemaatimizin, derneğimizin güçlenmesi lazım safsatalarıyla kendimizi kandırmamız hiçbir şeyi değiştirmez. İçinde yaşadığımız toplumdan başlamak üzere tüm insanlığın faydasına çalışmıyorsak, bir düşünelim belki boşa çalışıyoruzdur. İnanan inanmayan fark etmeksizin nimet veren, peygamberini hidayet vermek senin elinde değil, sana tebliğ etmek düşer anlamında uyaran ALLAH (cc) dan ve peygamberlerinden daha mı çok biliyor ve yaşıyoruz? Onun için mi son din olan İslam’a savaş açanlara göstermemiz gereken dik duruşu ve diklenmeyi teferruatta faklı olan inanç dostumuza gösteriyoruz. Neymiş efendim yaptıkları benim cemaatimle aynı şey değilmiş, küfre giden işler yapıyormuş. Ya kardeşim ALLAH (cc)ın kafire bile tanıdığı yaşama ve kendini ifade etme hakkını sen kardeşine tanıyamazsan rahmet beklemen ve toplum olarak birlikte yaşayabilme kabiliyetin nerede kalacak? Bu hayatta nasıl yaşanacağına, insanların imtihan olma haklarına ipotek koymayan ALLAH (cc)dan daha mı iyi biliyor ve anlıyoruz. Peygamberlerine hidayet veremezsin sen doğru olanı göstermekle sorumlusun derken, bizler daha mı üstün iş çıkaracağız anlayamıyorum. Bizim uğraşılarımızın hedefi ALLAH (cc) rızasını kazanmak adına Kuranda ve sünnette olan doğruları ortaya koymak mı? Yoksa bizden başka doğru olmadığını söylenmek mi? Ya da bu millet imtihanlarını kendileri veremez onun için onlar yanlış yapmasınlar diye bürokrasiyi, ekonomiyi ve devleti ele geçirmek mi? Kardeşlerim eğer böyle düşünüyorsak inandığımız değerlerimizi baştan bir gözden geçirelim. Bir düşünelim bu kadar çok guruplara bölünerek ve birbirimize sıcak bakamayarak, düşmanlarımızın bizim için yapmak istediklerini onlara bırakmaksızın biz kendimiz yapmıyor muyuz? Bu kadar bölünme ve gruplaşma bizleri bir araya getirmez. Bu ayrılıklarımızla rahmet beklemek, ümmetin ve mazlum halkların umudu olmakta mümkün değildir. Bizim hareket alanımız kendi fikrimizi başkalarına empoze etmek olmamalıdır. Kur
'an ve sahih sünnetin genel çerçevesinin dışına çıkmadan ve İslam'ın ana ilkeleri içinde hayatı anlamak ve yaşamak olmalıdır. Toplumumuzun birlik ve beraberliğini tehdit eden, ayrışmayı, çatışmayı ve ötekileştirmeyi besleyen eylem ve söylemlerden uzak durmak zorundayız.
Devletin, ülkede yaşayanlara doğruları görmesini sağlayacak ortamı hazırlamak ve adaletten ayrılmamak gibi hayati bir vazifesi vardır. Kimse kendisini devletin üzerine düşen vazifeden farklı bir vazifeyle görevlendirilmiş falan zannetmesin. Hayat imtihan içindir, o halde herkes ALLAH (cc) katında tarak dişleri gibi eşit ise bize ne oluyor da peygamberlerin görevlerinden daha farklı bir görevle kendi kendimizi görevlendiriyoruz. Şahsen dünya imtihanımı şöyle vermeyi düşünerek ömrümün bu gününe kadar geldim. Hiçbir yaratılmışa yaltaklanmadan ve yaranmak için zaman harcamadan Kur'an’a, sünnete ve adalete uygun doğruları yaparak, yaşayarak son nefesimi vermekten başka bir hedefim olmadı. Bu hayatta yanlışlığı ispat edilene kadar her yerde ve makamı mevkisi ne olursa olsun herkese bildiğim doğruları söylemeye devam edeceğimin de bilinmesini isterim. Bu dünya imtihanını düzgün verebilecek bir hayat yaşamamızın hepimize nasip olması duasıyla.