Halep Oradaysa Arşın Burada

Ali YILMAZ

13-07-2021 15:17

Öncelikle bu ekonomik durgunluk ve korona salgını ertesinde sakin olmaya, olumsuz duygularımı bir tarafa bırakarak, bu yazımda umutlu ve pozitif bir şeyler yazmaya çaba gösterdim. Lakin klavye beni dinlemiyor. “ Cemaat ne yaparsa yapsın, imam bildiğini okuyor!”
Bu yazdıklarımın doğrudan muhatabı yoktur. Zira kişileri ve belirli olayları yazarak, genelleme yapma gibi bir alışkanlığım olmadı. Sistemi ve sorunları açık yüreklilikle dile getirmek gerektiğine inanıyorum. “Arif olan anlar” ve mesaj sahibini bulur. Rahmetli Abdürrahim Karakoç’un dediği gibi, ”Bir mektup yazdım Hasana, ha Hasan’a ha Sana…”
“Efendim, bazı siyasetçiler ve yöneticiler ya üzerlerine alınırsa…” Ya da “yazdığın cümlelerden dolayı sıkıntı yaşarsan…” İnandığını ve düşüncelerini eğrisi ile doğrusu ile yazamadığın ve özgürce konuşamadığın bir ülkede… Neyin mücadelesini vereceksin? Yediğin iki lokma! 
Kim ne derse desin, ülke kötü günlerden geçiyor. Halk geçim sıkıntısı çekerken ve tencerede aş yerine dert kaynarken… Küçük ve mutlu bir azınlığın keyfi yerinde görünüyor. O kadar yerinde ki, ağzı kulaklarına varıyor. Bunlara bakarak bir değerlendirme yamak insanı yanılgıya götürür.
Elektriğe %15, doğalgaza %12, zam geldi. Pardon, belli ürünlerin fiyatları güncellendi! Son 3,5 yıldır, elektriğe yapılan zam oranı takriben %122 civarındadır. Ne demektir bu? “İğneden ipliğe her şeye zam gelecektir.”
Hani yeni sistemde bize vaat edilen ucuzluk?
Ekonomide görülen durgunluğun aşılması ve işsizliğin azaltılması, tasarruf etmekten ve fedakârlıktan geçiyorsa, herkes küçülmeye gitsin ve harcamalar kısılsın. Emine Erdoğan’ın dediği gibi, “sofradaki lokmalar dahi küçülsün.” Lakin bunu hep birlikte, milletçe yapalım. Tepeden tırnağa… Kimseye ayrıcalık ve imtiyaz tanınmadan… Devleti yönetenler ve devletten nemalanan mutlu bir azınlık bir eli yağda, bir eli balda yaşarken… Katmerli ve ballı maaşlar ile saltanat ve sefa sürerken… Fedakârlığı halktan beklemek, ne kadar adildir?
 “Ye Memed ye…”
 
Halkın mutluluk ve refahı adına çalışması gereken devlet görevlileri… Hukukun dışına çıkarak organize işlerin içine giriyor. Hatta bazıları bununla da yetinmeyip, organize suç örgütlerinin aparatlarına dönüşüyor. Siyaset ise bunlara arka çıkmaya devam ediyor. Ne adına? “Devletin bekası adına…” Yersen!
Demokrasi ile yönetilen ve hukuk devleti ilkelerinden sapmayan rejimlerde, yasadışı işlerle mücadelede en etkili silah; kamuoyu desteği ve özgür basının gücüdür.  Yasama, yürütme yargıdan sonra dördüncü kuvvet olması gereken basın; Türkiye’de inandırıcılığını yitirmiş, perişan bir haldedir. Çoğu ya çıkar uğruna teslim alınmış ya da siyasi şantaj ile susturulmuştur. Belden aşağı hikâyeler…
Geriye kalan ve muhalif yanları ile öne çıkan, üç beş kişinin sesinin çıkması engellenmeye çalışılıyor. Dava üstüne dava… Sivas Belediyesi’nin AKP’li Belediye Meclis üyesi ve Vizyon58 TV sahibi Hatice Kurt basının baskı altında olduğunu belirterek, "Son günlerde birçok basın mensubunun sıkıntısı bu. Yeter artık. Basını özgür bırakın, basın işini yapsın!" demek zorunda kalmıştır.
Tüm bu olan olaylar karşısında kamuoyu ne yapıyor? Kamuoyu ise sessiz ve suskundur!  Hesap soracağı günü beklemektedir.
Devlet görevlileri; “eline, beline ve diline hâkim” olmalıdır. Onların ahlaki ve etik olmayan davranışları kamuoyunda tepki ile karşılanır. Bu nedenle, “yoğurdu üfleyerek yemek” zorundadırlar. Lakin bazı devlet görevlileri;  asli görevleri dururken… Devletle doğrudan bir ilişkisi olmayan bazı kişilerin, uçkurunun peşine düşmüştür!  İnsanların tüm özel hayatı inceden inceye mercek altına alınıyor. Kim kiminle görüşmüş, ne kadar sıklıkla görüşmüş… Kadın meselesi, en ilgi çekeni olduğu için bu konu üzerinde özellikle duruluyor.
Düşmanın bile yiğidi makbuldür. Olayları, kişiselleştirmek, insanları belden aşağı iddialarla itibarsızlaştırmak… Şerefsiz, vicdansız ve alçak bir davranış biçimidir. Siyaseti çirkinleştirir. Varsa bir hesabı, eşine versin!
Bu gibi söylentiler, toplumda giderek yaygın hale geliyor. Herkes paranoyak oldu! Beni izleyen birileri mi var? Aslında korku;  insani bir duygudur. Konumu ne olursa olsun, her insan bir şeylerden korkar. Lakin bu korku; şantaj, iftira ve tehdit edilme korkusudur. Demokrasilerde korku duvarları ya yıkılmış ya da aşılmıştır. Özgür iradesiyle herkesin, şiddete bulaşmamak kaydı ile ifade özgürlüğü ve yaşam biçimi vardır. Ve olmalıdır.
Geçmişte;  korkmuş ve kendini ifade edememiş, istediği yaşam biçimine ulaşamamış insanlarda şuur altına yerleşmiş bazı duygular vardır. Bunlar, yaşamak istediklerini yaşayanlara, büyük tepki koyarlar! Örneğin; Kendileri hapisten korkarlar ama sizi hapisle tehdit ederler. Önemli olan, yapılan her şeyin hesabını verebilmektir. “Hesap veremeyen, hesap veremediği için zulüm eden biri”, asla gerçekleri konuşmaz!
Bir toplum; kurulan yolsuz, adaletsiz ve vicdansız işlem ve eylemler karşısında sesini çıkarmaz ise,  kötü yönetilmeyi hak ediyor demektir. Hele iftira ve kumpas gibi düzeneklerden kimseye fayda gelmez. Bir gün gelir yapana da bir düzenek kurulur!
 
Ülkemizde milyonlarca insan, kendisine bir suç isnat edilebileceği ve bu suçların mağduru olabileceği korkusuyla yaşıyor. Ve adalete güvenmiyor. Derhal yargı reformu çıkarılarak ve özgürlük alanları genişletilerek adil bir yönetim sağlanmalıdır. İnsanlar nefes alamıyor.

Ekonomik gerekçelerle aç ve yoksul olan insanların işlediği suçlar ile başarılı bir mücadele sürdürülüyor. Lakin aynı başarıyı beyaz yakalı hırsızlıklarda göremiyoruz.
“Minareyi çalan, kılıfını hazırlar” misali hepsi, “ak” maşallah.
İnsanları mağdur eden, akıl ve vicdan ölçülerine sığmayan bir yönetim anlayışı uzun süre ayakta kalamaz. Milli çıkarlarımız bile, birilerinin “şaibeli servet” hırslarına kurban ediliyor. Aklıselim yöneticiler, kendilerine verilen bilgilerin doğruluğunu test etmek ve ona göre karar vermek mecburiyetindedir. Yoksa “Atı alan, Üsküdar’ı geçer.”
Devlet bu kirli çarkı ortaya çıkarmalı ve devlet içerisindeki kirli organizmalar ince bağırsaklarına kadar temizlenmelidir. Organize suç şebekelerine ve bunların devletteki uzantılarına, öyle bir ceza verilmelidir ki… Bir daha kimse bu suçları işlemeye cesaret edemesin. Böyle bir karar; hem devlet için hem de siyasi iktidar için elzemdir, gereklidir, faydalıdır.
Devlet için gerekli olan, ivedilikle demokrasi ve hukuktur. Bir de ehil ve liyakatli kadrolara yol açıldı mı? Gerisi çorap söküğü gibi gelir. Korkmayın! Ne devlet elden gider ne de beka sorunu çıkar! Türk devlet geleneği pamuk ipliğine bağlı değildir. Daha da güçlenir.
Demokrasi ve hukuk olmadan, refah olmaz! Refah içerisinde yaşamayan, mutlu ve huzuru kaybetmiş bir halk, “tehlikeli mayın” gibidir. Birliğimiz ve dirliğimiz için hak, hukuk ve adalet gereklidir. Şeffaf, dürüst, adil ve hesap verebilir bir yönetim anlayışı ile Türkiye büyük hedeflere doğru yol almalıdır.  
Siyasi iktidar;  seçimle gelir, seçimle gider. Halka rağmen ayakta durma şansı yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde asker ya da polis güçleri ile tesis edilen güç; halka rağmen, ayakta kalamaz.
“Halep oradaysa arşın burada…”
 
***

Halep Oradaysa Arşın Burada Deyiminin Hikâyesi
Söylentiye göre Halep’ten göç eden biri, gerekli gereksiz, Halep’te iken yaptıklarından abartılı bir şekilde söz edermiş. Bir gün bir toplantıda, atlayıp sıçramaktan konuşurken, Halepli palavracı, “Ben Halep’te kırk arşın yer atladım.” deyince, orada bulunanlardan biri, dayanamamış, “Be birader Halep oradaysa arşın burada, atla da görelim.” demiş.
DİĞER YAZILARI Nereden baksan tutarsızlık… 01-01-1970 03:00 Bir zamanlar AKP içinde bir BAKAN vardı 01-01-1970 03:00 Umutlar Başka Bir Bahara Kaldı! 01-01-1970 03:00 Gaziantepli Mennan Usta! 01-01-1970 03:00 Bugün Susmak… 01-01-1970 03:00 Yeter Söz Milletindir! 01-01-1970 03:00 “Ol Mahkemenin Hükmüne Derler mi Adalet...” 01-01-1970 03:00 Muhammedi İslam’ı Arıyorum! 01-01-1970 03:00 İYİ Günler Göreceğiz Güneşli Günler 01-01-1970 03:00 “Çirkef Yatağının Ortasında Gülistanlık Olmaz” 01-01-1970 03:00 Benim Liyakatim Herkese Yeter! 01-01-1970 03:00 Baş Başa Bağlı, Baş Meşverete Bağlıdır! 01-01-1970 03:00 Güngörmüşler’ ‘İn Doğuşu 01-01-1970 03:00 Geliyor Gelmekte Olan 01-01-1970 03:00 Böcek Büyük Yara Aldı 01-01-1970 03:00 Milli birliğimizi zedeler. Halkı ayrıştırır ve ötekileştirir. 01-01-1970 03:00 ​Duyarsız Toplum Ve Kelebek Etkisi 01-01-1970 03:00 Haydi Hep Birlikte Düşünelim! 01-01-1970 03:00 Sen-Ben Bizim Oğlan 01-01-1970 03:00 Susan Toplum Ölü Toplumdur 01-01-1970 03:00 Öküz Bokunu ‘’Altın’’ diye Yutturanlar 01-01-1970 03:00 Görmezse Gözün Beni Kör Değilse Görür Beni 01-01-1970 03:00 İçene değil, içilen zehire karşı olun!.. 01-01-1970 03:00 Kimin hissesine düşerse alsın! 01-01-1970 03:00 Seçimde belirleyici parti hangisidir? 01-01-1970 03:00 ​Eski Günlerimiz Olaydı Keşke 01-01-1970 03:00 ​Övücülerin Suratına Toprak Saçınız! 01-01-1970 03:00 Ağustos Böceğinin Şarkısı 01-01-1970 03:00 Ne Olacak Memleketin Hali? 01-01-1970 03:00 Ankara Kulisleri ve İzlenimlerim 01-01-1970 03:00 Demokratik Türk Milliyetçiliği 01-01-1970 03:00 Kırık Cam Teorisi 01-01-1970 03:00 Metafizik Şiirin Üstadı: Sezai Karakoç 01-01-1970 03:00 Kurtarıcılardan Kurtulmak 01-01-1970 03:00 Bırakın Rahat Çalışsınlar!.. 01-01-1970 03:00 Sistem Seçimi ve Muhalefet 01-01-1970 03:00 Var mı Ötesi? 01-01-1970 03:00 Üç kapıdan geç de gel!.. 01-01-1970 03:00 ​Demagojiyi ve Demagogları Seviyoruz! 01-01-1970 03:00 Bu hayra alamet değil 01-01-1970 03:00 Organize İşler! -1- 01-01-1970 03:00 CAATSA ve Eyy Biden! 01-01-1970 03:00 “Havuç-Sopa” ve Hadsiz Bir Açıklama 01-01-1970 03:00 Pudra Şekeri ve Darbe! 01-01-1970 03:00 İnsanlık Onuru Her Şeyin Üstündedir 01-01-1970 03:00 Üşüyorum 01-01-1970 03:00 Uyuyanlara Ağıt 01-01-1970 03:00 Yandı Yürekler Yandı 01-01-1970 03:00 Maskeli Hırsız- Kravatlı Hırsız 01-01-1970 03:00 Okurlardan Gelenler 01-01-1970 03:00 ​Bir Hekimin Feryadı 01-01-1970 03:00 Değerli Yalnızlık! 01-01-1970 03:00 Dayı, yeni 1 TL basılmış gördün mü? 01-01-1970 03:00 Muhalifsin Sen Muhalif Kal! 01-01-1970 03:00 Dost Acı Söyler 01-01-1970 03:00 Milli Devlet ve Otorite 01-01-1970 03:00 “Güneş balçıkla sıvanmaz” 01-01-1970 03:00 Sular durulur, CHP durulmaz YEĞEN 01-01-1970 03:00 Hayata pozitif bakın 01-01-1970 03:00 Sosyal medyada deprem oldu 01-01-1970 03:00 Yiyin Efendiler Yiyin! 01-01-1970 03:00 Dayı, herkes esnaf olmuş 01-01-1970 03:00 Düttürü Leyla Bandosu! 01-01-1970 03:00 Algı Yönetimi ve Manipülasyon 01-01-1970 03:00 Antalya bu haber ile çalkalanıyor 01-01-1970 03:00 Ne demiş YEĞEN? 01-01-1970 03:00 Ümidim yok YEĞEN 01-01-1970 03:00 Millet sokağa daldı 01-01-1970 03:00 Nedir bu iş? 01-01-1970 03:00 Güç sahibi olan mülktedirler 01-01-1970 03:00 Ne olacak bu milletin hali? 01-01-1970 03:00 Sence politika nedir? 01-01-1970 03:00 Dayı ABD niçin zengin bir devlettir? 01-01-1970 03:00 Şimdi ne olacak? 01-01-1970 03:00 Başka bir TÜRKİYE yok 01-01-1970 03:00 Son Söz Milletindir... 01-01-1970 03:00 Erdemli Şehrin Yöneticisi 01-01-1970 03:00 Yeni Oluşumlar 01-01-1970 03:00 ​ Dayı "dostluk" nedir? 01-01-1970 03:00 Günaydın Dayı 01-01-1970 03:00 Rahmi Turan kuyuya bir taş attı 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl diye bir yer varmış 01-01-1970 03:00 Düşünseler yapmazlar YEĞEN! 01-01-1970 03:00 ​Bu mektup olayı nedir DAYI? 01-01-1970 03:00 ​Bu film izlendikçe gösterimden kalkmaz 01-01-1970 03:00 Bu işte kim kazandı 01-01-1970 03:00 "Büyük İsrail Projesi"nden Suriye ile ilgili bir kesit... 01-01-1970 03:00 Hiç olmazsa başın dik geziyorsun 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin yaptığı 'Barış Harekatına' borçludur 01-01-1970 03:00