-Dayı, bir şey soracağım ama samimi olarak cevap ver. Senin eski mahalledeki arkadaşlarına sordum. Lakin tatmin edici bir cevap alamadım. AK Parti’nin 19 yıllık iktidarı süresince yaptığı en önemli hata nedir?
- Yaptıkları en önemli hata liyakatsiz ve kariyersiz insanlara görev vermeleridir, Yeğen. Eğer doğru işe, doğru kişi atansaydı, diğer hatalar düzeltilebilirdi. Şu anda kuruluşundan farklı olarak AK Parti kadrolarında aranan en önemli özellik, “lidere sadakat ve biat" anlayışıdır.
-Dayı, haklısın. "Bir baltaya sap olamayan" denir ya mesleğinde yükselemeyen bir takım insanlar AK Parti’de siyasete giriyor. "Aday adayı" olmaları yeterlidir. Seçilecek listelere alınmayacaklarını onlar da biliyor. Asıl amaç; Bürokrasiye, üniversitelere, kamu kurum ve kuruluşlarına atanabilmek. Böyle bir devlet anlayışı ile koskoca bir ülke yönetilebilir mi?
- AK Parti’nin listesine girip, "milletvekili seçilemeyenler" ile "listeye giremeyenler" bazen diğerlerinden daha şanslı, Yeğenim. Milletvekilliğinin bir esprisi kalmadı. Yasama organı temsil ve yasama gücünü kaybetti. Bu durumda yürütmenin içinde olmak daha önemli değil mi?
- Dayı, senin de bir adaylık denemen var. Aklına geleni yazıp konuşmasaydın, en azından sessiz kalsaydın… Kim bilir nerelerde olurdun. Okuyan yazan, proje üreten, bilgi birikimi ve deneyimi ile ülkeye daha fazla hizmet verebilirdin. Bence burada yanlış yapmadın mı?
- O zaman ben, “ben” olmazdım, Yeğen. İnandığımı ve doğruları yazamadıktan sonra, hiçbir şeyin anlamı yok. Ayrıca kapı kapı gezmek, el etek öpmek gibi bir alışkanlığım hiç olmadı.
- Dayı, memuriyette her inandığını yazıp konuştun mu ki, böyle konuşuyorsun. “Söz gümüş ise sükût altındır.” Senin torpile ihtiyacın mı var? Maşallah CV dolu.
-Memur olan konuşamaz, Yeğen. Konuşmasını da doğru bulmam. Yasaların çizdiği sınırları aşmamak gerekir. İktidarı bunun için eleştirmiyor muyuz? Sessiz kalmak maharet değildir. “Zulmün karşısında susan şeytandır!” Toplumların susmasını özendirmek için uydurulmuş bir söz. Bize atasözü diye yutturuyorlar. Haksızlık karşısında susarsan, bir gün sana da yapılacağını bilmelisin. Ayrıca eskisi gibi, kariyer ve liyakate bakan da yok. Bir yere atanabilmek için gideceğin üç kapı var. Seç seç al! Bazen bir, hatta iki kapı yetmez. Üçüncüsünü de yoklayacaksın.
-Dayı, bana göre uydurma şeyler. Bazı atamaları örnek vererek genelleştirme doğru mudur?
- Sen eski Türkiye ile yeni Türkiye’yi karıştırıyorsun, Yeğenim. Kurum içerisinde hiyerarşik yapı içerisinde terfi ve atama dönemi tarihe karıştı. Buna asker ve polis dâhil.
-Nedir dayı, bu üç kapı? Film gibi adamsın!
- Git, araştır! Ben, Orhan Uğuroğlu’nun yalancısıyım. Bakın ne yazıyor: “Bu AKP'liler atamalarını sağlayabilmek için 3 ayrı kapıda kamuoyu deyimiyle "torpil" ararlar:
Sarayın kapısı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde AKP grup kapısı, AKP Genel Merkez kapısı…” Buralarda tutturursan, milli piyango sana da çıkar. Çok çalışarak, çok öğrenerek vakit öldürmeye gerek yok.
-Dayı, benim fikrim değil ama meraktan soruyorum. Aday adayı olmuş ya da aday olmuş ama seçilememiş insanların şartları uygunsa açık olan kadrolara atanmasının ne sakıncası var.
- Kendin söylüyorsun, “şartları uygunsa…” sıkıntı bu değil. Sıkıntı; saray, AK Parti gurubu veya Genel merkezden kapılardan başarı ile geçeceksin. Sonra da sn. Cumhurbaşkanı’nın onayını alacaksın. Kapılardan biri yüzüne kapanırsa, git kendi işine bak! Kariyerli ve liyakatli insanlar, bu kapılardan geçmek için çeşitli entrikalar çeviremiyor. Onlar kendilerinin tespit ve takdir edilmesini bekliyor.
- Çok beklerler, Dayı. “Ağlamayan çocuğa mama vermezler!”
- Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Melih Bulu ağladı da ne oldu, Yeğen. Siyaseten atandı, siyaseten azledildi. Devlette kural ve teamüller kalmadı! Adam neredeyse AK Parti’de her kadroya aday olmuş. Siyasetçi kimliği nedeniyle öğretim üyeleri ve öğrenciler Boğaziçi Üniversitesi'nde direniş başlattılar. Sonuç ortada. Bir kurumun fabrika ayarları ile çok oynamak bazen geri teper.
-Dayı, TRT’ye yapılan atamalara ne diyorsun?
- Dün değindim, Yeğen. AK Parti, inişe geçti. Herkese, “mavi boncuk” dağıtıyor. AK-Partide siyaset tarzı değişti. Selçuk Özdağ’ın deyimi ile “ölü evinin yasçısı, düğün evinin tefçisi” bir siyaset izliyor. Kadrolarını ayakta ve zinde tutabilmek için de devlet kadrolarını paylaştırıyor. Basın merkezi olarak, TRT üs seçildi.
- Biraz abarttın, Dayı. Örnekle o zaman.
- HDP ile çözüm sürecinde, demokrat ve Kürt sorunu ile ilgilenen AK Parti… FETÖ lideri Gülen’e övgüler düzen AK Parti… Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan AK Parti… Şimdi ne oldu? Türk milliyetçisi olduğumuz için, emniyetteki FETÖ mensuplarının girişimleri ile biletimizi kesen AK Parti, konjonktür gereği bizi geçti ve en ateşli kızıl elmacı oluverdi. Yalan mı? Ağa- Maraba hikâyesine döndü bu iş. Bu hikâyeyi internetten bul ve oku!
-Zihnimi bulandırdın, Dayı. Seninle konuşunca uykularım kaçıyor!
- Atanan insanlar; ilkeli, liyakat sahibi, harbi, erdemli olsalar sözüm yok, Yeğen. Bazı atamalar doğru. CV bakımından kendini aşmış insanlar olunca, devletim adına seviniyorum. Körü körüne iktidar düşmanlığı niye yapayım? Doğru ve akılcı icraatları alkışlarım. Bazılarının ilkeli oldukları tek nokta; haklının değil, her daim güçlünün kılıcını sallamaktır. Bu da beni çileden çıkarıyor. Halka da gına geldi.