Seçim gerginliği bütün hızıyla devam ediyor. Yalanlar, iftiralar, hakaretler, kışkırtmalar havada uçuşuyor. Bu seçim sürecinde, bazı siyasi liderlerin söylem ve eylemlerine bakıldığında, Türkiye'yi iyi günlerin beklediğini söylemek iyimserlik olur. Alt tarafı bir yerel seçim yapıyoruz. Ama seçim uğruna millet üzerinde oynanmadık oyun, söylenmedik söz kalmadı. Siyasiler olarak yarın birbirinizin yüzüne nasıl bakacaksınız? Milleti bu kadar ayrıştırmaya, kutuplaştırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Toplumu bu kadar germek, sadece Türkiye düşmanlarının işine yarar. Aslında sahnelenen oyun, yeniden filizlenen tarikatçılıkla, cemaatçilikle, yobazlıkla Türk milletinin uygar bir toplum olmasının önünün kesilmek istenmesidir.
Bu çağdışı anlayış her dönem Türk milletinin başının belası olmuştur. Atatürk'e de bu yüzden düşmandırlar. Düşünün 21. yüzyılda bir tek kişinin dizinin dibinde el etek öpen bir toplum, o kişiden umut, türbeden de medet bekliyor. Dini bütün bir insan, gerçek dindar bir insan Allah, Kur'an ve Peygamberden başkasına itibar etmez. Gerçek Müslüman olmanın gereği de bu değil mi? Elin oğlu okuduğu okuldan en az dört lisan öğrenerek mezun olurken, ilimde bilimde büyük başarılara imza atarken, biz yeniden ümmetçiliğe ve Arap kültürüne özeniyoruz. Bu yüzden eğitimde geldiğimiz nokta içler acısı! 25'inci sıradan 101'inci sıraya geriledik. Bununla da kalmadı, son zamanlarda din bezirganlığı yaparak fetva veren hocalar, her konuda ahkam kesen profesörler, cennet vaat eden vekiller türemeye başladı. Yatak ve yorganla ilgili fetva veren, Atatürk'e olmadık hakareti yapan bu hocalar, profesörler kimdir, bunlar bu gücü nereden alıyorlar?
Bu milletin; çağdaş, bilgi toplumu, kültürlü, refah seviyesi yüksek, kendi hür iradesini kullanması için yüksek standartlı demokrasiye sahip olmanın önü hep kesilmiştir. Düşünüyorum da, toplumun yoksul ve cahil kalması, sanki birileri tarafından özellikle istenmiş. Ümmetçilikten, tarikatçılıktan, cemaatçilikten medet umanlar, fazla değil, sadece Kur'an-ı ve Nutuk'u okusalardı, ne ümmetçiliği savunurlardı, ne de tarikatların ve cemaatlerin tuzağına düşerlerdi. Cumhuriyeti 95 yıl önce kurulmuş, çağdaş uygarlık ve daha da üstüne çıkılması hedef olarak gösterilmiş Türkiye gibi bir ülkenin düştüğü duruma bakın! Türkiye, FETÖ ve onun gibi düşünenlerin at oynattığı bir ülke haline gelmiş ve uçurumun kenarından kıl payı kurtulmuştur. Umarız bir daha FETÖ benzeri tarikat ve cemaatlerin devlet kadrolarında yapılanmasına göz yumulmaz! Bu defa da büyük fotoğrafı göremezsek, bu ülkeyi, Türk milletini çok daha büyük felaketler bekliyor demektir.