Dünyada her ülke, her millet güle oynaya seçime gider. Bizde de seçim oldu mu, sanki savaşa gidiyoruz...
Dünyada öfkeyle, gerilimin gölgesinde seçime gidildiği nerede görülmüştür?
31 Mart'ta alt tarafı yerel seçim yapacağız. Bu seçimle İl ve ilçe belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini, muhtarları seçeceğiz. Hepsi bu. Ama öyle değil. Kalkıp yerel seçimi ülkenin Bekası haline getirmek, kime ne faydası olacak? Neticede bu yarıştır. Kaybedeni olacak, kazanını olacak. Ne kaybeden için dünyanın sonu demektir, ne de kazanan için rakipleri yok saymak demektir.
Her seçim ayrı bir gerilim yaratıyor, her seçimin sonuçlarıyla ilgili tartışma bitmiyor. Seçim zaferini bile başka mecralara taşıyoruz.
Türkiye'yi kim ve kimler nereye sürüklemek istiyor?
Yıllardır kapısında beklediğimiz AB ülkelerine bakın, bir de bize bakın. Adamlar son derece demokratik ortamda, eşit şartlarda, gerilimsiz, demokrasi kültürüne bağlı kalarak seçim yapıyorlar. Bizde ise medya üzerinde baskı kurarak, eşit olmayan şartlarda, devlet imkanlarını sadece iktidardan yana kullanan bir anlayışla seçime gidiyoruz. Seçim kampanyalarımız da iftira, hakaret ve gerilimden oluşuyor.
Ne zaman seçim olsa, sandıkların güvenli olup olmadığını tartışıyoruz. Seçim demek, her türlü hile ve hurdaya açık demek gibi bir algı yaratılıyor.
Hala her sorunumuzu uzlaşma ve demokrasi kurallarına göre değil, gerilim siyasetiyle çözmeye çalışıyoruz. Demokrasi demek seçim demek de, ama böyle seçim değil. Karşılıklı silahlı çatışmanın dışında ne ararsan var. Kırmadık dökmedik hiçbir şey kalmıyor. Demek ki demokrasi kültürümüzün gelişmesi konusunda almamız gereken daha çok yolumuz var!
Telafisi mümkün olmayan gerilimler yaratmadan güle oynaya seçime gitmek hayal oldu. Seçmen olarak, bu hakkımızı elimizden almaya çalışan siyaset anlayışına prim vermeyelim ve gerilim üzerine siyaset yapanlara da gereken dersi verelim...