Hayatımız boyunca bir takım yanlışlar yapmışızdır. Elbette hayatımızda yaptığımız yanlışları dünyanın sonu olarak görmemek lazım. Ancak yanlışları alışkanlık haline getirmemek gerekir. Yanlışların, hayatımıza hükmetmesine izin vermeyelim. İnsan, aklını kullanarak hayatında yaptığı yanlışları atıp başarılara imza atabilir, aydınlanabilir ve yaşamına eskisinden daha fazla değer katabilir. İnsanoğlu için önemli olan yanlışlarını, yaşantılarında egemen hale getirmemesidir. Günümüz insanlığı ise mükemmelliği yakalamaya fazla takıldığı ve başarı odaklı yaşadığı için yanlışlarının, yaşantılarına egemen olduğunun farkına dahi varamıyor. Bu yüzden yaşantılarımızda belli bir hedefe doğru koşarken ara sıra durarak hayatımızda olup bitenleri sorgulamalıyız. Bu sorgulamayı yaparken de yanlışlarımızı görmezden gelmemeli, tam tersine o yanlışlarla hesaplaşmalıyız.
Devlet yönetimi yanlışları kaldırmaz. Yanlışları atmak insanoğlu için bir kabiliyet değil, cesaret işi olmalıdır. Yanlışlarını atarak cesareti olan insanlar, yaşama daha farklı perspektiflerden baktıkları için farklı düşünerek yaşamlarını zenginleştirebilirler. Unutmamak gerekir ki kendilerini yanlışlarından soyutlayabilen insanlar, yaşam mücadelesinde daima bir adım öndedirler ve onlar için başarı kaçınılmazdır.
Yanlışlarına yaşamlarının hakikati olarak inanan insanlar, yanlışlarını doğru olarak kabullendiklerinden düz bir çizgi üzerinde sürdürdükleri yaşamları zamanla ruh hallerini bozar. Yanlışlarımızı, doğrularımızın arkasına bağlayarak peşimizden sürükleyecek olursak yaşam mücadelesinde kaybeden biz oluruz.
Yanlışlarımızı attığımız takdirde yanlışlarımız, yaşantılarımızı meşgul etmeyeceğinden doğrularımız, bizi arzuladığımız noktaya daha çabuk ulaştıracaktır. Yanlışlarımız, yaşamlarımızı anlamlandıran prensiplerimizden, sorumluluklarımızdan ve inançlarımızdan oluşan halkalar zincirini gevşetir. Yanlışlarımızı üzerimizden atmaksak, bu zincir zamanla kopar. Bu zincir koptuğunda ise yaşamları anlamsızlaşan insanlar, hiçbir şeyden memnun olmayan kanaatsiz varlıklar haline gelirler.
Yanlışlarımızın en büyük dostu içimizdeki kin ve hırstır. İçimizdeki bu kin ve hırs yüzünden yaşamın inişli çıkışlı bir süreç olduğunu kabullenmek istemiyoruz. İçimizdeki kin ve hırs, yanlışlarımızı ve doğrularımızı birbiri içine öyle bir komplike etmiştir ki yanlışlarımız ile doğrularımızı ayırt etmek doğamıza aykırı gelmektedir. Yanlışlarını da doğruları gibi benimseyen insanların, beyin gücünden daha fazla kas gücüne önem vermesine şaşmamak gerek. Beyin gücüne önem vermeyen insanlar, yaşamlarında yeni fikirler üretemediklerinden yaşamlarına yeni renkler, yeni hedefler, yeni tarzlar katamazlar. Aldıkları her nefes ise beyinlerini daha fazla köreltir. Toplum hayatımızda yanlışların esiri olmamanın yolu doğru kararlar vermekten geçer...