Türkiye’de son bir iki yılda ekonomi, ve hayat pahalılığında görülmemiş anormal sendromlar yaşıyoruz. Neler oluyor kaygısı, endişesini taşımadığımız bir günümüz olmasın. Adeta hayatımız ve yaşantılarımız durdurulamayan bir zam ve yüksek enflasyon kuşatmasında sancılı bir süreçte devam ediyor. Bu sancılı süreçten bir an önce çıkmak, temelden çözüm üretmek, bu ağır yükü milletin omuzlarına bindirdiği ağırlığı kaldırmak ne yazık ki birincil, ve hayati bir Türkiye meselesi, ve Türk halkına ekonomik refaha kavuşturmanın kayda değer bir çözüm sancısı çeken bir anlayışı, ve çabayı, ne yazık ki sadece sözle geçiştirildiğini görüyoruz.
Topu piyasaya atarak bu zam ve enflasyonun vermiş olduğu kötü gidişatı, sanki ülkeyi ve piyasayı bu esnaflar yönetiyor bir anlayışla bir türlü biz nerde yönetimce yanlış yaptık anlayışını kendine bir türlü mal etmeyen bir hürmetle karşı karşıyayız. Sorun ve sıkıntıları başka taraf ve mezralara çekerek, ne bu sorun ve sıkıntılar biter; ne de bu kötü gidişatın gerçek sahiplerini masum gösterir. Sorun ve sıkıntıların nedenleri, uygulanan yanlış politikalarda aranmalıdır. Kısacası ekonomimiz, adrese teslim bir yönetim, plansız ve bonkörce bir savurganlık ve israfın ve de devlet malı deniz yemeyen keriz felsefesiyle çalıp çırpmanın sonucu olarak biz bugün zorlu sancıları çekiyoruz. Kimse kusura bakmasın biz gerçekleri ve doğruları söylemek zorundayız. Bu ülke hepimizin bu ülkenin, ve milletin hak ve hukukunu savunmak hepimizin asli görevidir. Bu ülkenin devasa kaynakları kısa bir sürede tükenip, eğer bugün bu cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik hayat pahalılığını yaşıyorsak bunun nedenlerinden biride tabiri caizse devlet ekonomisini kemiren insanlarla dolup taşmasıdır.Hz Ali’nin bir sözünde nakle edildiği gibi:
Eğer Müslümanların yaşadığı bir şehirde fakir görürseniz bilinki o şehrin yöneticileri halkın malını çalıyorlar.
Türkiye tarımda Avrupa’da 1. dünyada 10. sırada yer alıyor. GTS’ye göre ihracatımız Aralık ayında, bir önceki yılın aynı ayına kıyasla % 24,88 oranında artarak 22 milyar 274 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu değer ile tüm zamanların en yüksek aylık ihracat rakamı gerçekleşmiştir. Bu istatistik verilere göre iyi bir kulvarda göründüğümüz halde, bunun yansımasını millet olarak niye olumlu bir seyirde alamıyoruz? Bugün yaşadığımız kabus gibi bir yaşantıyı neden çekiyoruz? O zaman eğer yaşadığımız, bu somut yaşam ekonomik veriler, bizlere bugün tıkanmış ve çark etmiş bir anı yaşıyorsa o zaman istatistik verilerin doğruluğu bir soru işareti olarak aklımızda şüphe uyandırmaktadır. Şeffaf bir yönetim anlayışında da büyük zafiyetler yaşadığımız en bariz şekilde görülmektedir. Ülkeye ve millete vakıf bir yönetimin olmadığı gerçeğini de görüyoruz.
Geçmişteki İşte Atatürk’ün ekonomik dehası. O’nun döneminde dolar Türk Lirası karşısında yıl yıl bakın nasıl erimiş. Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk döneminde Kurtuluş Savaşı’ndan çıkan bir ülke olmasına rağmen Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında ne kadar istikrarlı olduğunu bazı incelemeler ve Araştırmalarda görüyoruz. Bugün Türk Lirası döviz kurları karşısında Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en değersiz konumuna geldi. Kurtuluş Savaşı vermiş ve Birinci Dünya Savaşı’nda birçok cephede mücadelesini sürdüren dönemin Türkiye’sinin ekonomisini yabacı döviz kurlarına karşı düşürmemiş ve başarılı bir ekonomi yönetim dehasıyla, ülkeyi şaha kaldırmayı başarmıştır. “Atatürk döneminde Dolar kuru.”
Söz konusu tabloda, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde Türk Lirası’nın hiçbir zaman ani değer kaybetmediğini ve zaman içerisinde giderek değer kazandığı görülüyor. Dönemin verilerine göre, 1 Dolar, 1929 yılında 2.09 Türk…
ETİKETLER: