İnsanlığımız, vicdan ve merhametimiz bir zamanların adeta iklimi, mevsimi gibi, bir atmosfer gibi, dünyamızı, hayat ve yaşantılarımızın adeta can damarı, insan ve insanlığa şeref ve değer katan paha biçilmez bir dönemin altın anahtarıydı. Vicdan, merhamet ve saf niyet hamurundan zamanın ve devrin yaşam kurallarına adeta hükmeden insan ve insanlık vardı.
Mesut ve saadet geçen bir hayat ve yaşamın dolu dolu yaşandığı bir devrin ve bir yaşamın nasıl değişip, bugün adeta can çekişen bir insanlık ve hayatla karşılaştığımıza hep beraber şahit oluyoruz ve sadece üzülerek, insanlık ve merhametimizi düne, zalimlik ve maddiyatçılığın yaşandığı bir iklime devir tesliminin bugünü yaşıyoruz. Güngörmüş yaşlı ve büyüklerimizin sözleri, hep kulağımızda çınlamaktadır. Onların yaşadığı zamanlarda insan ve insanlığı tasvir ederken, bugün yaşadığımız insanlık ekseriyetinden ne kadar uzaklaştığımızı ve acaba bu yaşadığımız insanlık biz miyiz? Sorusunu kendimize sormaktan kendimizi alıkoyamıyoruz.
Açlıkmış, yoklukmuş, birbirine yan gözle bakmakmış, dağda taşta, korkunun ve güvensizliğin olmadığı, herkesin bacı kardeş gözüyle birbirlerine baktıkları bir insanlık, başını taşa yaslayıp gönül rahatlığı ile yatabileceği ağrısız ve hoşnut olabileceği, rahat bir kalbin insanları vardı. Yokluk, çile, fakirliğin diz boyu yaşandığı, fakat şükür, sadakat ve çalışmanın erdeminde olan, birbirinden haberdar, zorluk ve sıkıntılara ortak davranan bir insaniyetlik vardı. Paraymış, pulmuş, makammış, mevkiiymiş, bir zamanların insan ve insanlığına hükmetmemiş, nasıl ki bir devrin endüstriyel ve sanayinin baş yakıtı petrol iken, bir zamanlara insan ve insanlık yönlermiş. Her ne kadar da savaşlar, yokluk, kıtlık ve çile bitmemiş ise de, birbirinden emin, kalbi, merhamet ve vicdanı bitmeyen güçlü bir insanlık vardı.
Yokluğun varlığı yendiği, maneviyatın maddiyata galip geldiği, özgürlük sömürgeyi yendiği, esaretin zincirini kırdığı bir devrin insan ve insanlığından bugünümüze baktığımızda tam tersi bir insanlık manzarasıyla karşılaşmak inan ki değerli okuyucularımız üzülmemek, insan ve insanlığımızın bu kadar kan kaybetmesinin ve yok olmayla karşı karşıya kalmasının büyük bir ıstırabını yaşıyoruz. Bugün maddiyat, yokluğa galip, sömürge özgürlüğe, maddiyat maneviyata, teslim olmuş, geçmişten günümüze eser kalmamıştır.
Değerli okuyucularımız mevsimler değimedir, zaman değişmedi değişen biziz. Keşke eski zamanlardaki yokluğa, açlığa, çileye, razıydık. Ne bugünkü öz kardeşin kardeşe mesut ve saadetine gözü açılmayan, bir insanlığı görmeseydik. Tokun açtan, rahatın zordan, güçlünün zayıftan habersiz ve duyarsız bir insanlık İklimine girdik. Eskiden vicdan, merhamet ve insanlık vardı. Hayat insanlara ıstırap ve acı vermiyordu. Bugün yaşadığımız zaman ise, vicdan, merhamet ve insanlığımızı kaybettik, şimdi hayat bizi boğuyor.
Saygı ve sevgilerimle