Değerli okuyucularımız herkese dua ve selamla yazıma başlıyorum.
Daha ne kadar dünya malına, maddiyata, makam ve mevki, gösteriş ve hırs yarışı, dünyevi hurafelerin aldatıcı seraplarından uyanıp, kendimize, aslımıza döneceğiz.
Bu ne yarış, bu ne acele, bu ne açgözlülük hayatımız, yaşantımız maddiyat ve hırs ateşiyle alevlenip, gözümüz hakkın çizmiş olduğu sınırları görmez olmuş; maneviyatın hayat ikliminde sanki bizler değil, nefsani arzu ve isteklerin kölesi olmuş, bir gafletler sarhoşluğu içinde geçen, bir tat ve lezzetin olmadığı bir hayatın içinde mekik dokumaktayız.Bir türlü kendimize gelemiyoruz.Hayatın maddiyatla, var olduğunu, gösteriş ve haset hastalığı gözlerimizi kör, beden ve uzuvlarımızı insanlık namına his etmemeye, kısacası duyu organlarımız sanki iflas etmiş, yolunu ve yönünü kaybetmiş bir gemiyi andırmaktadır.
Dünya malı sevgisi öyle gözlerimizi kör etmiş ki, insan olmak vasfımızı da kaybetmek noktasına gelmişiz.Hatta bazılarımız insanlık vasfını tamamıyla kaybetmiş, bu hastalık bedeni tamamıyla kuşatmış, kararan kalp haram ve günahlar bataklığında battıkça batmaktadır. Bütün günahların başı dünya malı sevgisidir.
Hadis-i şerifte, (Paranın kuluna, paraya tapana lanet olsun!) buyuruldu. Dünya malı peşinde koşmak, nefsinin şehvetleri (arzuları) peşinden koşmaktan daha fenadır. Mal, para peşinde koşmak, Allahü teâlânın emirlerini unutturursa,buna (dünya muhabbeti) denir.
Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
“Bir gün Peygamber Efendimiz’in huzûruna çıkmıştım. Baktım, bir hasır üzerine yatmış, hasırın örgüleri vücûdunda iz yapmıştı. Altına sereceği bir döşeği bile yoktu. Hurma lifiyle doldurulmuş deriden bir yastığı vardı… Efendimiz’in tebessüm ettiğini görünce hemen yanına oturdum ve odanın içine şöyle bir baktım. Vallâhi içeride tabaklanmayı bekleyen üç deriden başka kıymet verilecek hiçbir eşya yoktu. Dayanamayıp:
Yâ Rasûlâllah! Allâh’a duâ ediniz de ümmetinize genişlik versin! Çünkü Allâh’a ibadet etmedikleri hâlde Farslara ve Romalılara genişlik verilmiş, kendilerine pek çok dünyalık ihsân edilmiştir.» dedim.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem yaslanmış olduğu yerden doğruldu ve: Sen (âhiretle ilgili ilâhî vaadler hususunda) şüphe içinde misin ey Hattâb oğlu?! Onlar karşılıkları ve nasipleri dünya hayâtında peşin verilip geçiştirilen insanlardır.» buyurdu.
Bugün paraya, pula tapanlar hani insanlığınız, insanlık parayla pulla değil, bedeniyle ruhuyla, kalbi ve imanıyla maneviyat ikliminin bitmez, tükenmez pınarıyla beslenen, yaradanını hiçbir zaman unutmayan, insanlığa hizmette köle olmakla şeref ve anlam kazanmaktadır.
İşte günümüzde kardeşi kardeşten, akrabayı, akrabadan, komşuyu komşudan, arkadaşı arkadaşlıktan soğutan en temel neden maddiyat sevgisi ve çıkarı neden olmaktadır. Bu hastalık bir virüs gibi dünyaya yayılarak, bizi biz yapan değerleri bitirip, tamamen menfaate ve çıkara dayalı bir dünya insanı yaratmıştır. Menfaat ve çıkar devam ettiği müddetçe, kimin dost, kimin düşman, olduğunu kolay kolay birbirinden çıkaramayıp sinsi bir hayatın tuzakları içinde insanlık vasfının şerefine hiçbir zaman sahip olamadan bu hayatı feda edeceğiz.
Saygı ve sevgilerimle