Değerli insanlar, hiç kimse dünyaya gözlerini açarken, zengin yada fakir olarak gelebileceği öngörüsüne ve kudretine sahip değildir. Bu sadece Allah’ın arzındadır. Fakat günümüzde ülkeyi yönetme dümenini elinde bulunduran irade, bir vicdan ve merhamet duygusu taşıyarak ülke kaynaklarının işletilmesi, adil paylaşımı ve dağıtımında dengeyi sağlayarak işsiz ve yoksul insanlarımızın da yüzlerinin gülümsemesine vesile olabilir.
Bugün ülkemizde yaşanan gerçekleri görmemezlikten gelemeyiz. Hangi siyasi düşüncede olursak olalım, isterse aynı siyasi görüşte olsak bile, adaletsizliğin tarafgirliği olmaz ve hiçbir zamanda olmamalıdır. Bugün ülkemizde olan israfın haddi var hesabı yok. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA)’nın hazırladığı raporda enerjide, meyve-sebzede, ekmekte, suda yapılan israfın milli gelirde yarattığı kayıp 555 milyar lirayı buldu. Türkiye İsrafı Önleme Vakfının (TİSVA) hazırladığı rapor, bir yılda milli gelirin yüzde 15’inin israf edildiğini ortaya koydu.
Rapora göre günde 6 milyon ekmek de çöpe gitti. Bunlara devletin kamu israfınıda katarsak muazzam bir milli servetin gözgöre göre heba edildiği bariz bir şekilde gözler önüne sermekmektedir. Peki ülkeye talip olmak, ülkeyi yönetmek, bir devlette milletin makus talihini belirlemede rol alan vicdanların, bizleri yokluğa, milli servetlerimizin de günden güne heba edilmesine artık dur demeyecek mi.? İşsizlik ve yoksulluk makasının her gün biraz daha açılmasına müdahale edilip, çıtanın aşağılara çekilmesi için ciddi bir kararlılık savaşı verilemez mi? Elbette ki verilebilinir.
Nasılki milletvekili maaş zammı için hatırlarsınız meslis gece mesaisini de feda ederek kendilerine gereken zammın olanağını sağlamada, jet hızıyla yürürlüğe koymasını biliyorsa, bugünkü akamlarını, mevkilerini, yaşadığı bu rahat hayatı milletine borçlu olduğunu unutmayarak,ülke içindeki fakir ve gulaba insanlarında yaşama hakkı olduğunu, hatırlayarak milletine mihnet ve vefa borcunu milletine efendi olmakla değil, kararlı bir iradeyle israfa savaş açarak, işsizlik ve yoksulluğu bitirmek için milletine birer hizmetkar olmalıdır.
Maalesef üzülerek söylemek istiyorum. Bu günkü Türkiye artıları olmasına mukabil, İşsizlik, yoksulluk ve israfta sınıfta kalmıştır. Bir ülkenin gerçeklerini dile getirmek, kaleme almak cesur ve çıkarsız olan insanların işidir. Vatan ve milletinin geleceğini her şeyden üstün görenler, bu günkü biriken görünmez zannedilen sorunları gelecekte yarınlarımızın varislerine bir birikmiş bir yük bırakmamak adına, bu günden tedbiri almayı kendine şiyar bildiği için bu konuları masaya yatırır. Ülkenin acil birincil sorunlarına, bahaneler, ve geçiştirmelerle değil, kararlı ve vazgeçilmez eğilimlerle ancak sonuca varılabilir.Bugün ülkemizdeki gelir adaletsizliğinin en yüksek seyirde tecelli ederken, yaşanan bu toplumsal açığı telafi etme yolarına gidilmemesi, sanki yaşasın zenginlik, kahr olsun fakirlik gidişatına tempo tutmaktadır.
Ülke yönetimlerinde başarısızlık yoktur; kararlılık ve sorunları çözmede inanç ve hedefe kilitlenme vardır.
Nasıl ki tarihte Başkumandanlık kanunu, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Kütahya-Eskişehir Muharebesinden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Mustafa Kemal Paşa’ ya Türk ordusunun başkomutanlığını verdiği 5 Ağustos 1921 tarihli kanunla Büyük Taaruz’ da ordunun başına geçen Mustafa Kemal Paşa’nın, Kurtuluş savaşında zaferin kazanılmasında rol alıp başarıya imza atmışşa, bugün de tek iktidar ve tek başkan sıfatıyla ülkeyi yöneten irade kararlı ve inançlı bir cesaretle ülkenin tüm imkânlarını seferber ederek, yıllarca Türk milletine bela olan işsizlik, yoksulluk ve israfın zinzirlerini kırarak, kanayan yüreklere bir soğuk su serperek milletine mihnet borcunu yerine getirebilir.
Milyonlarca kilometre uzaklıktaki Güneş, dünyamıza ısı ve ışık saçarak, ışığı dağıtıp yayarak gölge yerlerinde aydınlanmasına olanak sağlayıp ısıtıyorsa, ve kainatta ve doğada da bir denge ve nizamı çağrıştırıyorsa, dünyamızda ve ülkemizde israfın neden olduğu fakirlik ve açlık, bir yandan da gelir adaletsizliğinin verdiği uçurum farkı bu günkü iradeye bir rahatsızlığı çağrıştırması gerekir. Doğa bile dengesizliği kabul etmiyorsa; insanoğlu hiç kabul etmemesi lazım.
Hz Ebu Zer El Gıfari bir hadisinde Fakirlik bir kapıdan içeri girerse; din diğer kadan çıkar, sözünü hep hatırlatarak yazımı bitiriyorum.
Sevgi ve saygılarımla