Tarih bir milletin, ve devletin, geçmişten günümüze cereyan eden olayların, siyasal, toplumsal, ekonomik, dış diplomasi, yönetim, hukuk,alanlarındaki, bir ülkenin ve milletin geçmişten günümüze bir aynası, bir köprüsü, kısacası eskiden yapılan hata ve olayların, çağımız dünyasındaki yolunu ve iskametini kaybetmiş, insanlık ve medeniyetlere yolunu bulmaları için, düşünen, ve bir ders çıkartmak isteyen toplumlara bir pusuladır.
Peki geçmişte yaşanmış olay ve olguların aynasına sahip insanlık ve medeniyet neden aynı hatalara saplanıp kalır? Bu soruya cevaben Osmanlı imparatorluğunun dağılma ve yıkılma neden ve sonuçlarına bakarak, günümüzde bizim ülkemiz adına attığımız ve atacağımız adımlara bir muhakeme yapalım.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü kolay olmamış, Osmanlı Devletinin gerilemesi ve yıkılışı birçok iç ve dış nedenin bir araya gelmesiyle uzun bir sürecin sonunda gerçekleşmiştir. 17. Yüzyılın sonlarında başlayan gerileme dönemi, 19. Yüzyıla gelindiğinde artık bir çöküş dönemine dönüşmüş ve Osmanlı Devleti, kendi bağımsızlığını dahi koruyamayacak bir devlet haline gelmiştir. Nitekim bu durumun bir sonucu olarak, Rus Çarı I. Nikola’nın 1853 yılında ülkesindeki İngiliz elçisine Osmanlı Devletini tanımlamak için kullandığı “Hasta Adam” tabiri, Osmanlı Devletinin bu dönemde düştüğü durumu özetlemesi açısından oldukça önemli bir örnektir.
Yeniçağların yarattığı gümüş enflasyonu, denizaşırı ticaret gemicilik ve ateşli silahlar teknolojisindeki gelişmeler, Osmanlı toplumsal siyasal düzenini sarsan olaylardır. Kısaca özetlersek Osmanlı Devletinin Yıkılışı sebeblerini söyle özetleye biliriz..
A.İÇ SEBEPLER
a.Devlet idaresinin bozulması
b.Osmanlı toprak sisteminin bozulması
c.Yeniçeri ocağının bozulması
d.Medrese ve eğitim sisteminin bozulması
e.Adliye mekanizmasının çöküşü
f.Kapitülasyonlar
g.Osmanlının batı gelişmelerine yetersizliği
h.Toplum yapısı ve gayrimüslimler
DIŞ SEBEBLER
a.Osmanlı devletinin jeopolitik konumu
b.Şark meselesi
c.Büyük devletlerin Osmanlı üzerindeki emelleri
SONUÇ
Sonuç olarak Osmanlı Devleti, Batıdaki devletlerin dönüşümü ve üstünlüğü karşısında yetersiz kalmış,
Ulus-devletler ve milliyetçilik çağında çokuluslu bir imparatorluk olması, Sanayileşme çağında tarım ekonomisini sürdürmeye çalışması ve Modernleşme çağında geleneksel olan tasfiye edememesi nedeniyle dağılmış ve yıkılmıştır.
Tarihin günümüze adeta ülkelerin ve toplumların yönetim ve toplumsal anlamda yanlışa ve hatalara bir reçete mahiyetindeki cereyan eden olayların neden ve sonuç aşamalarına bakarak, bir doğru gidişat kulvarında bir bilgi arz ederek, ikaz ve uyarı cetvelini önümüze sermektedir. Günümüz yönetimindeki iç sorunlarda, sağlam ve işlenir bir yönetimin hakkaniyetli bir kadro ve işin ehli bir tansiyelle yol alması gerektiğini, gönül hatır, meselesini yönetme aşamasına kurban etmeyerek liyakatli bir yönetimle yola devam etmesi gerekir. Bir zamanların Türkiye’nin tarımda dünyanın 7. tarım ülkesi iken, şimdi bu sıralama ve potansiyeli yakalama reformlarına, biran önce yer vererek, tarımda özlenen ve beklenen tabluya biran önce kavuşmak. Ordumuzun bugünün çağında, dünyayla entegre modernizasyonundan geri kalmamak, yeni inovasyon ve icatlarla gelişim ve dönüşümlere yoğun bir faaliyet harcanmalıdır.
Dini ve eğitim ve öğretimde büyük hassasyetler gösterilmeli, çağdaş ve milli bir ülkenin ilerleme sürecinde dini siyasete alet etmeyerek, kendi doğal ortamında insanlığa, maneviyatın geliştirilmesi, ve güçlü bir dinin birleştirici ve kaynaştırıcı, yapısına güç katılması gerekir Bir ülkenin Hz Ömer’in sözüyle ben minareyi yıkarım, ama adaleti yıkmam sözüyle bugün ülkenin çoğunluk olarak ağızlarda peleseng olmuş, adalete güven ivme kaybettiği, bu güvenin tesisi için devlet her türlü engel ve sorunları kaldırarak, kesinlikle siyasi otorite baskısını kaldırıp, bağımsız bir yargının işleyişine her türlü yolu ve imkanını biran önce sağlamalıdır. Türkiyenin 2002 den bu yana dış borçlar 129.6 milyar dolardan 421.8 milyar dolara yükselmiş. İç borçlar 91 milyar dolardan 137.8 milyar dolara çıkmış. Bunların yükselmesine neden olan olaylara bakarak, bunların aşağılara çekilmesi için ihtiyatlı bir çalışmanın içine gidilip, dengeli bir ekonomi siyaset tedbirini kararlılıkla sürdürmelidir. Dünyada cereyan eden gelişme ve yeniliklere yabancı kalınmaması ve muassır medeniyet seviyesine ulaşıncaya kadar, azim ve kararlılıkla çalışılmalıdır. Ülke içinde hiçbir, kamplaşma ve ötekileştirmeye mahal vermeyecek bir politikayla, 84 milyon insanımızı eşit bir şekilde kucaklayacı ve birleştirici, bir yönetimi
elden bırakmamalıdır.
Tarih bizlere hata ve yanlışa düşmemek adına bir reçete mahiyetinde geçmişten günümüze, bir ayna sunmuştur. Yönetim ve devletlerin, istikrarlı ve sürdürülebilir bir devamlılığa sahip olabilmesi, bu adeta tarihi miras deneyimlerinden dersler çıkartarak ülkenin gidişatını dalgalı ve tuzaklı yollardan çıkartıp; güvenli limanlara dümen çevirerek, ilerleyen yoluna devam etmesini sağlayacaktır.
Tarih tüm açıklayıcılığı ile yönetimlere adeta yanlışa ve hataya düşmemesi adına dikkat mesajını veriyor. Yönetimdeki tebaa tarihin neden sonuç ilişkilerinden bir ders çıkartarak, hatalara düşmemeyi umut ediyoruz.
Saygı ve sevgilerimle