Toplum olarak, insanlık olarak, nereye gidiyoruz? Yönünü ve istikametini gerçekten sağlam bir zeminde sarf ediyor muyuz? Yoksa bir yaprak misali, rüzgârın hangi yönde gelirse gelsin savrulan bir toplum ve insanlık anını mı yaşıyoruz?
Bugün geldiğimiz, aşama, insanlık olarak gerçekten, ne istediğimizi bilen idrakli ve sağduyulu bir anlayış hâkimiyetine sahip olmadığımız, ibresinde. Uyanmamız ve silkelenmenin artık kaçınılmaz bir uyarı olarak önümüzde hayatın her safhasında bizlere uyarı veriyor. Hayat mı zorlaştı, geçinemiyor muyuz? Devlet ve millet olarak bir çatışma içeresinde miyiz? Toplum salcılıktan bireyselliğe dümen mi?
Çevirdik, paylaşımcı ve milliyetçi ruhumuzu mu kaybettik? Neler oluyor bize? Uçsuz ve bucaksız bu kâinat, dünya bize dar mı geldi? Neden uyanmıyoruz? Neden paylaşmasını bilmiyoruz? Hâlbuki bu dünya herkese yeter. Nedir bu coğrafyada insanlığı ve toplumları bitiren ve birbirine düşman eden etken ne? Tükenen bir nesil, her gün biraz daha yok oluşa kayan bir dünya hayatı hiç mi bizi kamçılamıyor mu? Demek ki biz duyu organlarımızı kaybettik. Düşünme ve idrak etme şuurumuzu devreye koyamıyoruz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesini kendimize bir pusula olarak vazgeçilmez bir anlayış olarak, görmemiz lazım. Gerçekten bugün dünyada ve toplumda görülen aksaklıklar, biz insanlığın görmediği ve kabul etmediği, yanlış ve doyumsuz, isteklerin bilinmeyen mezralara bizleri sürükleyici bir kulvarda zarar ve ziyanını yaşıyoruz. Uyanmamız lazım. Nereye gideceğimizi, ne istediğimizi bilmemiz lazım. Değerli okuyucularımız bu konuyu daha iyi anlamak için aşağıdaki bir hikâye ile süslemek istiyorum
RÜZGÂR İLE YAPRAK
Rüzgâr ile yaprak dost oldular. Artık rüzgâr savurmuyordu yaprağı.
-"Söyle dostum, nereye istersen oraya götüreyim seni" dedi rüzgâr yaprağa.
Yaprak düşündü taşındı, aklına hiçbir şey gelmedi.
Tekrar sordu rüzgâr:
- Hadi söyle seni istediğin yere taşıyayım.
Tekrar düşündü yaprak, aklına yine bir şey gelmedi…
- "Bilmiyorum rüzgâr kardeş, aklıma hiçbir şey gelmiyor. Sen söyle ?" dedi.
Rüzgâr:
- Gideceğin yeri bilmedikten sonra rüzgâr dostun olsa neye yarar… Savrulur gidersin!
dedi ve bildiği gibi esti tekrar. Yaprak yine savruldu…
Üstelik de bu sefer savuran dostuydu.
İnsanın bu dünyada ne istediğini bilmesi gerek. Bilmediğin zaman bir yaprak misali savrulursun oradan oraya.
Savrulan bir dünya, bir ülke, bir insanlık geçmişten günümüze bize sürekli mesaj verdi. Halen uyanamadık, kendimize gelemedik, biz hatayı ve eğriliği kendimizde görmediğimiz için, hep başkalarında aradık durduk. Buda bize bilmediğimiz bir anlayışla kaybeden bir zamanın insanı olduk.