Kurban, Rabbimize yakın olmaya, sevgisini ve rızasını kazanmaya, verilen nimetlere şükretmeye vesile bir ibadettir. Kurban, İslam’ın şiarı, Allah yolunda her türlü fedakârlığın ve bağlılığın sembolüdür. Kurban, Allah’ın rızasını kazanmak ve ibadet maksadıyla belli vakitte, belirli cinsten hayvanları usulünce kesmektir. Belli vakit, zilhiccenin 10. günü bayram namazı kılındıktan sonra başlar. Hanefî mezhebine göre bayramın 3. günü akşamına kadar devam eder. Kurban edilecek hayvanlar, koyun, keçi, sığır, manda ve devedir. Kurban edilecek hayvanın, kurban olmaya mani kusurlardan uzak ve gerekli şartları taşıması gerekmektedir.
Hanefi mezhebine göre kurbanın hükmü vacip, Şafi, Hanbelî ve Maliki mezheplerine göre ise sünnet-i müekkededir. Hz. Peygamber (s.a.s.) hicretin II. (624) yılında kurban ibadetinin meşru kılınmasından itibaren vefatına kadar her yıl kurban kesmiştir. (Buhari, Hac, 117) Müslümanlar da o günden bugüne bu ibadeti yapmaya devam edegelmişlerdir. Allah (c.c.) “… Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hac, 22/28) buyurmuştur. “Kim imkânı olduğu hâlde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın.” (İbn Mâce, Edahî, 2) Hadisi şerifi ise kurban ibadetinin ne kadar önemli olduğuna işaret etmektedir. Bir diğer hadisi şerifte de Allah Rasulü (s.a.s.) “Bugün ilk işimiz, (bayram) namazı kılmak, sonra dönüp kurban kesmektir. Böyle yapanlar sünnetime uygun davranmış olur.” (Buhari, Ideyn, 3) buyurmuştur.
Hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki, imkânı olan, şartları taşıyanlar için Kurban bayramı sabahı, bayram namazından sonra yapılacak en önemli ve en faziletli iş kurban kesmektir. Akıllı, ergen, dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip (80.18 gr altın veya değeri) ve mukim olan her Müslüman kurban kesmekle yükümlüdür.
Kurban, ancak kesilerek eda edilir. Kurban, yerine parası verilmek suretiyle eda edilmez. Hayatın her alanında merhameti şiar edinen Allah Rasulü, (s.a.s) kurbanını bizzat kendisi kesmiştir. Veda haccında kurbanlık olarak hazırladığı 100 devenin 63’nü ömrünün her yılına bir deve hesabıyla bizzat kendisi kurban olarak kesti. Diğer develeri ise Hz. Ali kesti. Kurbandan bir parça alıp, gerisini Müslümanlara dağıttı. (Bkz. İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, DİB Yayınları, s. 388-389) Şayet kurban kesmemek merhamet ve şefkat olsaydı, Allah Resulü kesmez, Allah-u Teâlâ’da emretmezdi.
Kurban samimiyet, teslimiyet, imtihan ve fedakârlıktır. Kurban, Allah’ın emrine teslim, Rasulünün uygulamasına tabi olmaktır. Kurban ibadetinde derin bir kulluk bilinci vardır. Kesilen hayvanın ne eti ne de kanı Allah’a ulaşmazken, kurbanla müminin olgunlaşması, Rabbine yaklaşması, muttakilerden olması amaçlanmaktadır. Kurban hem fert hem de toplum yararı olan bir ibadettir. Kurban, paylaşmak, mümin kardeşi ile yakınlaşmaktır. Bugün hem ülkemizde hem de dünya üzerinde milyonlarca yoksul insan var. Onları sevindirmek, onlara kardeş olduğumuzu hissettirmemiz için bir fırsattır bu kurban.
Rabbimiz keseceğimiz kurbanlarımızı kabul, rızasını kazanmaya vesile eylesin.
Allah’a teslimiyetin sembolü, O’na itaat ve sadakatin en somut tezahürü olan kurban, bizleri Rabbimize yakınlaştıracak ve iyiliğe ulaştıracak müstesna bir ibadettir. Kurban Bayramı ise bu ibadetimizin kabulü için duyduğumuz arzunun ve Cenab-ı Mevla’ya kurbiyetimize dair beslediğimiz umudun bayramıdır.
Bayramlar, bizleri fıtratımızla buluşturarak ortak inanç, tarih ve medeniyet ekseninde birbirimize kenetlenmemizi sağlayan, kardeşliğimizi pekiştiren günlerdir. Birlik, beraberlik, paylaşma ve dayanışma duygularıyla hayatı huzur ve sekinet iklimine dönüştüren zamanlardır.
Hiç şüphesiz bayramlar, ancak bütün Müslümanlar için sevinç günü olduğunda ve sevinçler hep beraber yaşandığında gerçek anlamını bulacaktır. O zaman hüzünler azalacak ve gönüller sürur içinde muhabbetle dolacaktır.
Bu itibarla, idrak ettiğimiz Kurban Bayramı’nı birbirimizi hatırlamanın, kardeşlik ahdimizi yenilemenin, birlik ve beraberliğimizi pekiştirmenin bir imkânı olarak görmeliyiz. İnancımızın, kültürümüzün ve medeniyetimizin güzelliklerini, değerlerini ihya etmek için bu günleri fırsat bilmeliyiz.
Öncelikle bizi sayısız nimetler içerisinde bugüne kavuşturduğu için Rabbimize hamd edelim. Bizlere bayram sevinci yaşattığı için şükrümüzü dile getirelim. Ardından yüreğimizde yeşerttiğimiz bayram neşesini sözlerimizle ve davranışlarımızla görünür ve duyulur kılalım. Bayramı, ailemizin ve özellikle çocuklarımızın zihinlerinde unutulmaz bir hatıraya dönüştürelim. Yolumuzu gözleyen, sesimizi özleyen başta anne-babamız olmak üzere aile büyüklerimizin, akrabalarımızın, dostlarımızın ve komşularımızın da bayram sevinci olalım. Bu vesileyle birbirimize olan sadakatimizi ve muhabbetimizi yeniden tesis edelim.
Diğer yandan unutmayalım ki bizler, dünyanın neresinde olursa olsun mazlum, mağdur, yetim, yoksul ve kimsesizlerin umudu olan bir milletiz. Açlık, hastalık, savaş, zulüm ve şiddet sarmalında bunalan ve bir yardım eli bekleyen bütün mazlum coğrafyaların kurtuluş muştusu, medeniyet hafızamızdadır. Bu bilinçle hareket ederek ilgi ve merhamete muhtaç her bir kardeşimizin bayram sevinci olma; yeryüzünün salahı ve tüm insanlığın felahı için çalışma azmimizi yenilemeli ve mücadele kararlılığımızı yeniden kuşanmalıyız.
Bu duygu ve düşüncelerle, aziz milletimizin, yurtdışında yaşayan vatandaş ve soydaşlarımızın ve bütün Müslüman kardeşlerimizin Kurban Bayramı’nı en kalbi duygularımla tebrik ediyorum. Huzur içinde yaşadığımız bu cennet vatanı bizlere emanet bırakan tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor; idrak ettiğimiz bayramı, insanlığın barış, huzur ve sevincine vesile kılmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.