Evimiz… Dilimiz… Medeniyetimiz… Milletimiz… Kaybettiklerimiz… Kaybedip de fark edemediklerimiz… Aslından kendimizi kaybettik. Bu kaybedişe ‘dur’ demenin yolu, evimize,, dişlimize, medeniyetimize, kültürümüze, milletimize dönmekten geçiyor.
Dil varlığın evidir denir. Evet dilimizi kaybedince, evimizi ve varlığımızı da kaybettik. Kendimize yabancılaştık. Zaman zaman bu kaybedişlere ‘dur’ diyenler çıkıyor. Siyasette, edebiyatta, sanatta, düşüncede, inançta ve aksiyonda bir şekilde gelenekle irtibat kuran ve eskimez pörsümez yeniyi ve iyiyi görenler ve gördüklerini aktaranlar bulunuyor. Kaybettiklerimizi hatırlatıyor bunlar… Üzerine yılların tozu, toprağı, çamuru birikmiş evimizden bizlere birere nefes getiriyor…
Ali Yurtgezen’in Evin Mahremi Olmak adıyla yayınladığı beyit şerhleri, yolunu unuttuğumuz, hatırlamakta zorlandığımız evimizi işaret ediyor bize. Bir evimiz olduğunu hatırlamakla yetinmememiz, evin içine girmemiz, odaları içinde gezinmemiz, nefes alıp vermemiz ve evin mahremi olmamızı söylüyor.
Evin mahremi olmak, zahirin/görünenin ardındaki manayı keşfetmek, görmek… Evin mahremi olmak, zarfın içindeki mektubu okuyabilmek, mazrufu anlayabilmek…
2016 yılında, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından deneme kitabı dalında ödüle layık görülen Evin Mahremi Olmak, iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde 59 farklı beytin şerhi yer alıyor. İkinci bölümde ise Fuzulî’nin meşhur
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdanmurâdımşem‘i yanmaz mı
beytiyle başlayan musammat gazelinin şerhi yer alıyor. 380 sayfalık kitap boyunca yazarın/şarihin titiz seçimi sayesinde evimiz, dilimiz, kültürümüz ve medeniyetimizin incelikleri, ayrıntıları hakkında nezih ve latif bir ziyafete tanıklık ediyoruz.
Yurtgezen’in beyitlerine şerh düştüğü, mahremi olduğu beyitlerin sahibi şairler ise, alfabetik sırayla şunlar: Âgâhî, Ahmedî, Ahmed Paşa, Aziz Mahmur Hüdayî, Bağdatlı Rûhî, Bahtî, Bâkî, Fuzulî, Hayretî, Hayalî Beğ, Hacı Bayram-ı Velî, Hamdî, Hâmî, Haşmet, Hoca Halil Ağa, İsmail Hakkı Bursevî, Kadı Burhaneddin, Kâmî, Kaygusuz, Karamanlı Aynî, Kemâl Ümmî, Kemâlpaşazâde, Kirâmî, Kudsî, Lebib, Mesîhî, Muhibbî, Murâdî, Nâilî, Necati Beğ, Nev ‘î, Niyâzi-i Mısrî, Râgıb Paşa, Refî‘, Sehâbî, Seyyid Nizamoğlu, SeyyidVehbî, Sun’ullahGaybî, Şemseddin Sivasî, Şeref Hanım, ŞeyhulislamBahâîEfdendi, Şeyh Gâlib, Şeyh Mustafa Zekaî Efendi, Şühûdî, Taşlıcalı Yahya, Üsküplü Ata, Veled Çelebi, Veysî, Yavuz Sultan Selim, Üftâde, Yunus Eme, Zâkirzâde Abdullah Efendi, Zâtî, Zekâî…
Edebiyatımız, özelikle eski/mez edebiyatımız ve bu edebiyatın en önemli şubesi olan şiirimiz tâ başından suyu kesilene, kapısına kilit vurulana kadar tevhidneş’esini vahdet-i vücud diliyle terennüm ermiştir. Bu dilden anlayanlar, tasavvufu bilen, anlayan, yaşayan insanlardı. Dolayısıyla evimizin kapısına kilit vurulduktan yüz yıl sonra, bu evin kapılarını bizlere açacak olan ancak tasavvufa, tasavvufun tevhid anlayışına, vahdet-i vücudneş’esine bigâne olmayan biri olacaktı. Nitekim öyle de oldu. Evin Mahremi Olmak, Eşik Yayınları etiketiyle sunuldu. Ali Yurtgezen’e Eşik Yayınlarına nice teşekkür etsek azdır. Zira onlar bize bir evimiz olduğunu hatırlattılar.