Adalet… Herkesin ağzında ama çok az kişinin yüreğinde taşıdığı kutsal bir kelime. Çoğu zaman bir mahkeme salonunda, bir kürsüde, ya da bir haber başlığında geçer. Oysa adalet, sadece yasaların konusu değil; vicdanın, ahlakın ve toplumun ortak sesi olmak zorundadır.
Ama ya o ses susarsa?
Toplumların çöküşü çoğu zaman yüksek sesle olmaz. Sessizlikle gelir. Sessizliğin en tehlikelisi ise adaletin sustuğu andır. Çünkü adalet susarsa, gerçeği eğip bükenler konuşur. Güçlü olanın sesi, haklı olanın önüne geçer. Ve bizler, adaleti duymadığımızda kimin doğruyu söylediğini bilemeyiz.
Bugün etrafımıza baktığımızda, adaletin giderek fısıltıya dönüştüğünü görüyoruz. Mahkemelerin değil, manşetlerin; hukukçuların değil, sosyal medya linçlerinin karar verdiği bir düzene doğru sürükleniyoruz. Herkes konuşuyor ama kimse gerçeği dinlemiyor. Çünkü adalet artık konuşmuyor.
Peki adalet sustuğunda, kim konuşacak?
Bu sorunun yanıtı biziz. Her birey, kendi bulunduğu yerde adaletin sesi olmak zorundadır. Sessiz kalmak, suskun kalmak, görmezden gelmek… bunların hepsi adaletin susturulmasına katkı sunar. Haksızlığa uğrayan biri için konuşmadığımızda, bir gün bize sıra geldiğinde sesimizi duyan kimse kalmaz.
Hak, hukuk, eşitlik… bunlar yalnızca yasal metinlerde değil, günlük yaşamımızda, tavırlarımızda, kararlarımızda yaşatılması gereken değerlerdir. Bir çocuğun adaletsiz bir şekilde azarlandığında sessiz kalmak da adaletin susmasıdır. Bir iş yerinde hakkı yenen çalışanın durumuna göz yummak da...
Unutmayalım: Adaletin sustuğu toplumlarda en son kaybedilen şey ekonomi ya da güvenlik değil, insanlık olur. İnsanlığın kalbi adaletle atar. O kalp durduğunda, geriye sadece sessizlik kalır.
Bu yüzden ne pahasına olursa olsun adalet konuşmalı. Mahkeme salonlarında, sokakta, evde, okulda, iş yerinde… Her yerde. Çünkü adaletin sustuğu yerde, sadece zulüm konuşur.
Ve biz susarsak, zulüm hiç susmaz.
Adaletin sesi olmak cesaret ister. Ama unutmayın, susmak için hiçbir mazeret yeterince güçlü değildir. Bugün adalet adına konuşmazsak, yarın kendi adımıza konuşacak birini bulamayabiliriz.