Rabbimiz, bizleri eşsiz bir güzellikte yaratmıştır. Akıl ve irade gibi iki değerli hasletle donatmıştır. Karar alma ve aldığımız kararları uygulayabilme özgürlüğünü bize lütfetmiştir. İhtiyaçlarımızı karşılayabilmemiz için kâinattaki nice varlığı hizmetimize sunmuştur. Ancak bu nimetlerin aynı zamanda sorumluluğu da beraberinde getirdiğini hatırlatmıştır.
Sorumluluk; hak ve hakikate yönelme, iyi ve güzel olana meyletme, doğru olanı talep etme şuurudur. İnsanın hayatına anlam katan, onu gayesiz yaşamaktan kurtaran eşsiz bir rehberdir. Bu haliyle sorumluluk sadece insana has bir özelliktir. “Hepiniz birer sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz…” buyuran Efendimiz, sorumluluk duygusunu şu örnekle anlatmıştır: “Allah Teâlâ’nın koymuş olduğu sınırlara uygun yaşayanlar ile bu sınırları ihlal eden kimselerin durumu, bir gemiye binmiş, gemi içerisindeki yerleri kura ile belirlenmiş iki grup insanın durumuna benzer. Bunlardan bir kısmı geminin alt tarafında, bir kısmı da üst tarafında yolculuk etmeye hak kazanmıştır. Alt kattakiler su ihtiyaçlarını karşılamak için üsttekilerin yanına giderler. Bir süre sonra ‘Sudan nasibimizi almak için geminin altından bir delik açsak da yukarıdakileri rahatsız etmesek’ derler. Eğer yukarıda bulunanlar aşağıdakilerin isteklerini yapmalarına izin verirlerse gemidekiler hep birlikte helâk olur. Fakat onlara engel olurlarsa hem onlar hem de kendileri kurtulur.”
İnsan, Peygamberimizin bu uyarılarını dikkate alarak sorumluluk bilinciyle hareket ettiği müddetçe hayatını ve çevresini güzelleştirir. Dünyada mutlu, ahiretten umutlu olur. Yapması gerekenleri ihmal etmek ise kişiyi ancak derin bir huzursuzluğa sevk eder.
İnsan, kendisine karşı da sorumludur. Çünkü ona bahşedilen can, beden, akıl ve irade sorumluluğu ağır bir emanettir. Helal ve nezih gıdayla beslenmek, sağlığımızı korumak, maddi ve manevi anlamda temizliğe özen göstermek, zararlı alışkanlıklardan kaçınmak hepimizin öncelikli görevidir. Elbette, bedensel ihtiyaçların yanında ruhsal ve duygusal ihtiyaçlarımızın karşılanmasını da unutmamak gerekir. Sorumluluk sahibi bir mümin, Rabbine karşı kulluk görevlerini hakkıyla yerine getirir.
Toplumsal hayatın düzeni ve huzuru, o toplumda yaşayan bireylerin sorumluluklarını yerine getirmesine bağlıdır. Dolayısıyla insan, yakın ya da uzak, insanlık ailesinin bütün fertlerine karşı vazifeleri olduğunu bilir. Sevgi, saygı, adalet, merhamet, sabır ve anlayışla ailesini kucaklar. Akraba ve komşularına yardım eder. Fakir ve yoksulları gözetir. Yaşlı ve kimsesizlere kanat gerer. Toplumun bütün fertlerine huzur ve güven telkin eder. Herkes ondan iyilik umar. Hiç kimse ondan kötülük beklemez.
Bir virüsle hayatımızın değiştiği zorlu bir zaman diliminde yaşıyoruz. Yaşadığımız bu salgın hastalıktan kurtulmanın yolu da yine sorumluluklarımızı yerine getirmekten geçiyor. O halde, hem kendi sağlığımızı hem de kardeşlerimizin sağlığını korumak için tedbirli davranalım. Hastalığın yayılmaması için gerekli özeni gösterelim. Alınan önlemlere titizlikle riayet edelim. Her bir ihmal ve kusurumuzun hem insanlara hem de Cenâb-ı Hakka karşı bize vebal yükleyeceğini unutmayalım. Yaşadığımız bu zor günlerde, tedbir ve tevekkülümüzle, sabır ve namazımızla, dua ve niyazımızla, tevbe ve istiğfarımızla Rabbimizin engin rahmetine sığınalım.
Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Âmin!”