Türkiye’de 1950’li yıllarla birlikte giderek yoğunlaşan iç göç sürecinde kent yoğunluğu hızla artmıştır. Sanayi ve hizmet sektörlerinde toplam üretim payının yükselmesi ve bu sektörlerde istihdamın artması ile kentler daha da önem kazanmıştır. Bu durum, kentsel yerleşim yerlerindeki aile kurulma sürecini kırsal yerleşim yerlerindeki aile kurma sürecinden farklılaştırmıştır. Ailelerin kurulmasında eğitim seviyesi ve özellikle mülkiyet sahibi olma gibi hususiyetler önem kazanmaya başlamıştır.
Göç sebebiyle kontrolsüz büyüyen şehirler çarpık kentleşmeyle beraber çarpık kişilikler de üretmiştir. Modern hayatta tüketimin bir kültüre dönüşmesi ve ekonomik özgürlüğün sınırları zorlayan bir bozguna kapı aralaması, aile açısından ciddi bir risk oluşturmuştur.
Çocuklarımızın zaman geçirdikleri yerler “Ben” idrakimizi karşılamamaktadır. Mekânlarımız, şehirleşmemiz bizi muhafaza edecek şekilde değil, dönüştürecek şekilde kurgulanmaktadır. Şehir, insanların düşüncelerini şekillendirir. Bu yönü ile milletimiz şehirlerinden olumlu olarak beslenememektedir. Şehirlerin sosyal mekânlarına ek olarak sosyal altyapı yetersizliği de aile olgusunu etkilemiştir.
İmar politikaları komşuluk ilişkilerini zedelemektedir. Yaşam kalitesinin yüksek olduğu ülkelerde çok katlı binalardan vazgeçilirken biz de çıkar ekonomisine dayalı binalar kültürel doku düşünülmeden inşa edilmektedir.
Çalışma Hayatının Zorlukları
Toplum içinde belli bir iş bölümüne dayanan çalışma hayatı günümüzde bazı özel koşul gerektiren alanlar hariç erkek-kadın statüsünden bağımsız olarak ilerlemektedir. Buna bağlı olarak aile içi dinamiklerde de farklı dönüşümler yaşanmaktadır.
Çalışma hayatının aileyi etkileyen en önemli noktası ise kadının tam zamanlı olarak çalışması mevzuudur. Bu konu kapsamında özellikle şu tespitler önem arz etmektedir:
• Kadının tam zamanlı çalışması, bütün gün yorulması, akşam eve geç saatte gelmesi kadının fıtri olarak yoran, yıpratan bir mevzudur. Bu durum kadını psikolojik olarak etkilemektedir. Bu aileye olumsuz olarak yansımaktadır
• Kadının tam zamanlı çalışması, çoğunlukla dar gelirli ailelerde eşin asgari ücretle veya daha düşük maaşla çalıştığı yapılarda görülmektedir. Böyle durumlarda kadın, istemese de düşük ücretlerle çalışmak durumuna itilmektedir. Bu da ailede eşler arası ve çocuklara yansıyan sıkıntıları doğurmaktadır.
• Kadının tam zamanlı çalışması ailede rol çatışmasına sebebiyet vermektedir.
• Kadının tam zamanlı çalışması aile fertlerinin akrabalık ilişkilerini ve sosyalleşmesini zayıflatmakta ve tatil anlayışını değiştirmektedir.
• Kadının tam zamanlı çalışması çocukların bakıcı veya kreşlerde büyümesini tetiklemekte ve buda küçük yaşta çocuğun anne-babadan ayrı, sevgi ve kültür bağından uzak kalmasına sebebiyet vermektedir.