Ekonomiyle İmtihan
Her yıl olduğu gibi yine Kurban Bayramı yaklaşıyor. Müslüman coğrafyanın dört bir yanında hazırlıklar başladı. Ama bu yıl kurbanlık fiyatlarını duyan birçok vatandaş aynı soruyu soruyor: “Bu şartlarda nasıl kurban keseceğiz?” İşte burada meseleyi yalnızca dini bir vecibe olarak değil; sosyal, ekonomik ve ahlaki yönleriyle de değerlendirmek gerekiyor.
Kurban’ın Hikmeti: Paylaşmak, Yaklaşmak, Hatırlamak
Kurban, kelime anlamıyla "yaklaşmak" demektir. Bu ibadet, insanın Allah’a olan bağlılığını, teslimiyetini ve sadakatini gösterir. Ama kurban aynı zamanda toplumsal yardımlaşmanın da zirveye çıktığı bir bayramdır. Paylaşmanın, hatırlamanın, kimseyi yalnız bırakmamanın adıdır Kurban Bayramı. Yoksulların, yetimlerin, kimsesizlerin sofrasında bir nebze et bulunmasını sağlar. Komşuluk, akrabalık, dostluk bağları bu vesileyle yeniden güçlenir.
Ekonomik Gerçek: Alım Gücü Eriyor
Ancak bu güzel manevi atmosferin gölgesinde giderek artan bir gerçeklik daha var: ekonomik daralma. 2025 yılı itibarıyla açıklanan kurbanlık fiyatları geçen yıla göre yüzde 60-80 oranında artmış durumda. Büyükbaş hayvanlarda hisse başı fiyatlar 15-20 bin TL’yi bulurken, küçükbaş hayvanlar dahi 10 bin TL’nin üzerine çıkmış durumda. Emekliler, asgari ücretle geçinenler ya da sabit gelirli memurlar için kurban kesmek artık neredeyse imkânsız hale geldi.
İbadetin Şekli mi, Ruh mu?
Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: Kurban kesmek mi önemli, yoksa kurban ruhunu yaşamak mı? Diyanet İşleri Başkanlığı da zaman zaman bu konuya dikkat çekiyor: Kurban, mali gücü yeten için farz değil, vacip bir ibadettir. Yani kişi, kendi ve ailesinin temel ihtiyaçlarını karşılamadan bu ibadeti yerine getirmek zorunda değildir. Önemli olan, kurban ruhunu taşımak; paylaşmak, gönül almak, merhamet göstermektir.
Toplumsal Bir Sınav
Bugün ülke olarak sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki bir sınavdan geçiyoruz. Kurban kesemeyen komşusuna mahcubiyet yaşatan değil, ona sofradan pay gönderen kazanır bu sınavı. Kurban, sadece bıçakla kesilen bir hayvan değil; bencilliğimizin, nefsimizin, israfın da kesildiği bir ibadettir. Bu yönüyle de ekonomik kriz dönemlerinde daha da anlam kazanır.
Devlet ve STK’lara Düşen Görev
Ekonomik sıkıntılar göz önüne alındığında, devletin ve sivil toplum kuruluşlarının dar gelirli vatandaşlara yönelik kurban organizasyonlarını artırması gerekiyor. Hisse sistemiyle yapılan organizasyonlar hem maliyetleri düşürüyor hem de daha çok kişinin bu ibadete katılmasına imkan tanıyor. Bunun yanı sıra, kurban eti dağıtımında gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmak da artık daha hassas bir sorumluluk haline geldi.
Sonuç: Kurban Ruhunu Kaybetmeyelim
Kurban Bayramı, sadece et kesme değil; aynı zamanda gönül kazanma zamanıdır. Ekonomik zorluklar bir gerçektir ama bu zorluklar bizi Kurban’ın esas amacından uzaklaştırmamalı. Önemli olan, paylaşmanın, dayanışmanın ve maneviyatın canlı kalmasıdır. Et olmayabilir, ama bir tebessüm, bir hal hatır sorma, bir kap çorba, kurban sevabına denk gelebilir.
Bayramın ruhunu unutmamak dileğiyle…