Dil, insanlarım temel iletişim aracıdır. Dil olmadan insanların anlaşması mümkün değildir. İnsanlığın bu kadar ilerlemesinin en büyük sebebi dildir. İnsanların iletişim aracı olan dil olmasaydı, teknolojide, bilimde, sanatta ve tıpta bu kadar mesafe kat edilemezdi.
Duygularımızı, düşüncelerimizi, durumlarımızı ve olayları sadece dil sayesinde anlatabiliriz. Farz edelim ki insanların birbiri ile anlaşmasını sağlayan bir dil yok. O zaman neler olurdu? İnsanlar isteklerini, ihtiyaçlarını veya sıkıntılarını birbirine anlatamazdı. Kimin nerede ne yaptığı bilinemezdi. Tesadüf eseri yeni bir şeyler bulunsa, insanlara bu anlatılamazdı. Hasta olan biri hastalığını kimseye anlatamazdı. Bilgiler sadece bilen kişide kalır, başkalarına aktarılamazdı. Bu da, bilimin sürekli olduğu yerde saymasına sebep olurdu.
Gerek yazılı gerekse de sözlü dilin önemi büyüktür. Ancak dil bu kadar önemli olmakla birlikte maalesef yeterli önemi görmüyor. Özellikle güzel dilimiz Türkçe, son yıllarda iyice yozlaştırılmaya başladı. Batı kültürüne meraklı cahil kesim, kendince eklemeler yaparak, yabancı kelimeleri Türkçe sözcükler yerine kullanarak onun bozulmasına sebep oluyorlar. Yüzlerce yıl korunan bu dil, son yıllarda en büyük çöküşünü yaşamaya başladı. Durum öyle bir hal aldı ki artık sokaklarda, caddelerde Türkçe bir tabela görmek neredeyse imkansız hale geldi.
İnsanımız modern görünmek adına teşekküre ”Thans” dedi, kahvehaneye ”cafe”, tamama ”ok” dedi. Hepimiz biliyoruz ki her dil tıpkı canlılar gibi doğar, yaşar ve ölür. Ancak bir dilin yaşamı bu kadar kısa olmamalı. Bu kadar önemsiz, bu kadar değersiz olmamalı. Dil hepimizin dili, kültür hepimizin kültürü. Onu korumak hepimizin görevidir. Bu dili korumanın en güzel yolu onu doğru kullanmak ve yabancı dillerin olumsuz etkilerinden korunmaktır.
Bugün yabancı bir ülkenin dilini kullanırsak, yarın o ülkenin geleneklerini, göreneklerini de alır, kültürümüzü iyice yok etmiş oluruz. Dilin önemi ile ilgili çeşitli seminerlerin, konferansların yapılması, TDK gibi kurumların bu konudaki çalışmalara ağırlık vermesi, bir nebze çözüm olabilir; ancak unutmamalıyız ki dili korumaktaki en büyük görev tek tek bize düşüyor.
Bir önlem alınmazsa Türkçemiz iyice yozlaşacak ve 50 yıl sonra gelen nesil bile bugün yazdıklarımızı anlayamayacak. İnsanlar, yabancı bir dile ait sözcükleri kullanarak modernleştiğini sanıyor; oysa kendi öz dilini yok ediyor; ama farkında bile değil.
Halis muhlis Türkçesi dururken, yabancı sözcükleri kullanmak nedir anlamak mümkün değil doğrusu. Geçenlerde bir yemeğe davetliydim. Yakın bir aile dostunun evinde masada yemekteydik. Ne olduysa oldu, elimdeki su bardağı yere düşüverdi. Dolayısı ile canım sıkıldı biraz. Aile dostumun beni teselli etmek için sarf ettiği ifade aynen şuydu: ”Relax ol, problem yok.” Hadi problemi anladım da bu relax ol da neyin nesiydi. Dilimizde karşılığı yok muydu? Elbette vardı; fakat o bunu tercih etmişti.
Velhasılı, dilimiz elden gidiyor, buna bir çare bulmamız lazım. Özellikle Türk Dil Kurumunun bununla ilgili ciddi önlemler alması, konuyu araştırması gerekir diye düşünüyorum. Türkçe, ağzımda anne sütü gibidir diyen şairimizin söylediğini boşa çıkarmayalım.