EYT sorununa nasıl bakıyorsunuz? Çözüm öneriniz nedir? Seçim sürecinde böyle bir vaat ortaya koyacak mısınız?
EYT, “sosyal güvenlik reformu” nu gerekçe göstermek suretiyle “sosyal hukuk devleti” sıfatından vazgeçme kararının/yanlışlığının vatandaşa maliyetidir.
Devlet, “kendi ürettiği hukuka bağlı olan, uygun davranan, hiçbir hal ve şartta hukuka bağlı olmaktan, hakka saygı duymaktan vazgeçmeyen kolektif irade ve siyasi özne”dir. Bu tanım üzerinden bakıldığında EYT, devletin sözüne sadık olmaması, kazanılmış hakkı esas almaması, hayatın gerçeklerine, hukukun gereklerine gözlerini kapamasıdır. Sosyal güvenlik reformu, bu türden fahiş hatalarla “sosyal gerginlik platformu”na dönüşmüştür
Çalışma ve prim ödeme süresini uzatan, emekli maaşını düşüren bir garabet olarak tanımlanabilecek EYT haksızlığı, Saadet Partisinin iktidarında son bulacaktır. Bunun yanında emeklilik yaşı başta olmak üzere emeklilik için gereken şartlar makulleştirilecektir. Emeğin ve emekçinin hukukunu korumak noktasında inancımızın, medeniyetimizin ve kadim hukukunun yol göstericiliğinde “saygın iş ve “insan onuru” noktasında takdiri hak eden mevzuat ve uygulama ortaya konacaktır.
• Tüketim ekonomisi yerine üretim ekonomisinin tercih edilmesi,
• Finansal maliyet esaslı bakıştan insani ve sosyal maliyet esaslı yaklaşıma geçilmesi,
• Kaynakların, fırsatların, imkânların eşit ve adil kullanımı,
• Nimet ve külfet dengesinin oluşması, gelir dağılımında adaletin sağlanması,
* İsrafın terk edilmesi, sosyal güvenlik sisteminde çalışan / emekli dengesinin oluşması gibi tercihlerin, hallerin, durumların ve sonuçların ortaya çıkarılması; “sosyal güvenliği yük gören” bakışın terk edilmesine ve “sosyal güvenlik hakkını güç bilen” devlet aklının-ahlakının benimsenmesine zemin oluşturacaktır
Saadet Partisi olarak hem vatandaşlarımızı “ölüm yaşına yakın emeklilik yaşı mahkûmiyetinden kurtaracak” hem de “kamu maliyesini olumsuz etkilemeyecek sosyal güvenlik sistemi kuracak” mevzuatı ve kurumsal yapıyı hayata geçireceğiz
Sizce Kanal İstanbul gerekli bir proje midir?
“Kanal İstanbul” ne gerekli ne de gerçekçi bir projedir. Projenin ısrarla fakat tutarsız şekilde dayanağı gösterilen “milli menfaatler” ile ilişkisinin neler olduğu konusunda “aksi iddia edilemez” bir gereklilik ortaya konmuş değildir. “Kanal İstanbul” iktidar tarafından aktarıldığı ve yandaşlarınca anlatıldığı gibi “uluslararası diplomasi” zeminiyle ilişkili “egemenlik iddia ve ispat aracı” değil, aksine “rant ekonomisi” hedefiyle ilintili “mühendislik ve müteahhitlik aparatı” vasfına haizdir.
Kanal İstanbul, kürsülerde ifade edildiğiyle taban tabana zıt şekilde iktidarın, ABD’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni delme dayatmasını zımnen kabul etme iradesinin göstergesidir. Daha geniş bir bakışla Kanal İstanbul, “Boğazların Egemen Ülkesi Türkiye” gerçeğini birçok ülkenin katılımıyla, desteğiyle tartışmaya açma çabasıdır.
şin egemenlik temalı değerlendirilmesinin yanında, şehircilik esaslı değerlendirmesi de kaçınılmaz bir sorumluluktur. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki Kanal projesi hiçbir yönüyle İstanbul’un lehine sonuçlar üretemeyecektir
Bütüncül bakışla farklı bilim alanlarının değerlendirmelerini içeren fizibilite çalışmasının olmaması ve ısrarla yapılmaması projenin fayda içermediği/gerekli olmadığı yargısının hükümet tarafında da kabul edildiğinin ispatıdır
Çevre açısından geri dönüşü olmayan mahzurlar barındıran, göç problemini daha da derinleştirecek sorunlar içeren proje; politik, ekonomik ve sosyolojik açıdan fahiş hatalar barındırmasının yanında ekolojik açıdan da geri döndürülemez zararlar üretecektir
Trakya Bölgesi’nin savunmasında zafiyet oluşturacağı da bilinen proje hem finansal hem siyasal hem de sosyal maliyet noktasında bilinenin, sanılanın ve söylenenin çok üzerinde bir yük oluşturacaktır. Maliyet açısından en düşük tutarlar esas alınsa bile bununla 81 vilayetimize en düşük birer milyar dolar yatırım imkânı doğmaktadır.
Kaynakların ülke geneline adil dağılımı, kalkınmanın tabana yayılması ve kapsayıcı olması, bölgesel kalkınmışlık farkının azaltılması, bütün bunlar sayesinde göçün önlenmesi ve İstanbul’un medeniyet şehri vasfının hakkını görüntü yönüyle verebilmesi için kullanılabilecek bu büyüklükte bir kaynağın israfına ve projesine karşıyız.